30 Aralık 2010 Perşembe

Cingıl Bels, Cingıl Bels, Cingılı Cingıl =)


Aileme, akrabalarıma, dostlarıma, tüm blogger arkadaşlarıma, sevdiklerime;  en başta sağlık, sonrasında mutluluk, huzur, başarı, gülücüklerle dolu güzel zamanlar, cüzdanlardan dolup taşan paralar, yemekle bitip tükenmeyen nefis sofralar, janjanlı hediyelerle gelen süprizler, kapı önündeki paspası eskitecek kadar misafirler [ tabi isteyene bu dileğim =) ], yapılan diyetler karşılığında kolayca uçup giden kilolar, ne kadar yenilse de yağ yapmayan baklavalar börekler lahmacunlar, eee daha ne sayayım, güzel gönüllerinden geçen, güzel dileklerinin gerçek olacağı yeni bir yıl diliyorum.
Sizi çok Seviyorum =)
Mutlu Yıllar

Keçe Çiçekli Taç

  Keçe ile bu defa bir taç süslemek istedim, kafamda tasarladığım görüntüyü elde ettim fakat açık konuşmak gerekirse gerçekten zorlayan bir uğraş. Gözlerim neredeyse şaşı oluyordu =) Aslında bakıldığında ne var canım ben de yaparım denilebilir ancak işin içine girildiğinde durum hiç de böyle değil. Ben çok özeniyorum bu tarz işlerde, temiz olsun hatasız olsun istiyorum belki de bundan kaynaklanıyor bu denli yorucu olması. Neyse lafı fazla uzatmadan fotoğraflara buyrun diyeyim, bakalım beğenecek misiniz?











29 Aralık 2010 Çarşamba

Susamlı Simit Kurabiye

   Ev ahalisi tarafından en sevilen, pastaneden alındığı zaman en çabuk biten kurabiyelerdendir susamlı simit kurabiyeler. Ben pek sevemezdim çünkü taze olmadıklarını anlıyordum ve bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.
Görüntüsü itibari ile; ağıza atıldığında dağılacak, kokusu damağımıza yayılacakmış gibi bir düşünce oluşturuyordu, her yanının susam kaplı olması ise cabasıydı. Ancak yediğim anda hayal kırıklığı yaratıyordu.
   Bugün, babamın "- Tuzlu bir şeyler yapmıyorsun, hep tatlı şekerli şeyler yapıyorsun." diye dert yanması sonucunda arayışa koyuldum. Bir çok tarif okudum, yorumları da tabi ki. Bilirsiniz bu gibi durumlarda tarifi uygulayan kişilerin görüşleri, tarif hakkındaki soru işaretlerini yok etmede birebirdir.
Ve sonuç olarak, Annemin İkramları adlı blogdan bulduğum tarifi yapmaya karar verdim. Sonuç mu?
Ha- ri -ka!  =)  Dışı kızarmış çıtır susamlarla kaplı, elde değil ağızda dağılan, yumurta veya sirke kokusu olmayan, çay yanına süper yakışan, e daha ne olsun dedirten bir kurabiye.


Malzemeler:

1/2 çay bardağı sıvı yağ
150 gr margarin, yumuşamış (tarifte 1 paket diyor)
2 yemek kaşığı sirke (elma sirkesi)
4 yemek kaşığı soğuk su
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı şeker
1 yumurta ( sarısı içine, beyazı dışına)
aldığı kadar un
 1 çay kaşığı mahlep (ben kullanmadım)


Yapılışı:

   Hamuru yoğuracağımız derince bir kaba; sirke, su, yumurta sarısı, sıvı yağ, margarin, tuz ve şeker koyularak bir çatal veya tel çırpıcı yardımı ile iyice karıştırılır. Karışım olduktan sonra un kaşık kaşık eklenir. Unu eklerken elemeyi unutmayın. Kabartma tozu da aynı şekilde ilave edip; ele yapışmayan, yumuşak bir hamur elde edilir.
  Hamurun tam olarak olup olmadığını anlamak için, hamurdan ceviz boyutunda bir parça alıp avcunuzda yuvarlamaya calışın, ele yapışmayıp, düzgün ve pürüzsüz bir hamur topu [nur topu der gibi oldu =) ] elde etmeniz gerekiyor. Bu arada hamur içerisinde bulunan sirke sizi endişelendirmesin, henüz pişmemişken hissedilen sirke kokusu, piştikten sonra kayboluyor.
   Hamuru yoğurduktan sonra ceviz büyüklüğünde yaptığımız hamur toplarının =) orta kısmını serçe parmağımızla delip fotoğraftaki gibi bir görüntü elde etmeye çalışıyoruz. Ardından önce yumurta akına batırıp sonrasında susam dolu tabağımızda iyice susama buluyoruz. Önceden 175'C ye ısıtılmış fırında kızarana dek pişiriyoruz. Susamlar ilk başta beyaz oldukları için kısa bir süre sonra pembeleşiyorlar, sakın aldanmayın =) Fotoğrafta göründüğü gibi kızarmış olması gerekiyor. Kurabiyeleri fırından çıkardıktan sonra ılımasını bekleyin , tabi benim babam gibi evinizde sabırsız kimseler yoksa =)


Sonuç olarak; sabreden derviş muradına erermiş diyerek, taze demlenmiş mis gibi bir bardak çayı da kurabiyelerimizin yanına alıp afiyetle yiyoruz =)

28 Aralık 2010 Salı

Keçe Anahtarlıklar

  Keçe çalışmalarıma, arkadaşlarımın ricası üzerine, istedikleri şekilde anahtarlıklar yaparak devam ediyorum =) Umarım beğenirler...








27 Aralık 2010 Pazartesi

Keçe Broş - 2

  Keçe çalışmalarıma devam ediyorum. Aslında bu defa göreceğiniz broş çok tanıdık bir keçe çiçek modelinden oluşmakta. Keçe ile yapılan çalışmaları araştırıp, inceler, rnasıl yapıldıklarına dair metodlarına bakarken, gördüğüm ve çok hoşuma gidenlerden birisi de sevgili Sesiber 'in yaptığı çiçekli broştu.
İşte ben de 2. broş çalışmamda bu çiçeklerden esinlendim. Çiçeklerin yapılış aşamasını sevgili Sesiber de şu adreste paylaşmış.
Bakalım beğenecek misiniz, başarılı olabilmiş miyim?


 


26 Aralık 2010 Pazar

Roka Salatası

   Bilindiği gibi, balık yanına yakıştırılan en güzel lezzetlerden biridir roka. Ve bence roka ile yapılabilecek en güzel, kolay ve pratik salata budur =) Dileyenler balık tarifime de şuradan ulaşabilir.


    Aslında görüldüğü gibi içinde pek bir malzeme yok, fakat sarımsak en sevdiğim lezzetlerdendir ve bu salatada bulunduğu için , salataya hayran olma nedenim bir kat daha artıyor =)

Malzemeler:

Arzuya göre istenilen miktarda roka
pul biber
tuz
zeytinyağı
4 - 5 diş sarımsak [ çok sevenler daha fazla kullanabilir =) ]
limon

Yapılışı:

Rokalar iyice yıkandıktan sonra suyu süzülür, salata için uygun gördüğünüz büyüklükte doğranır, kabukları soyulan sarımsaklar dövüldükten sonra rokaya ilave edilir. Arzuya göre pul biber, limon suyu ve tuz ilave edilir, zeytinyağı da eklenerek iyice karıştırılır. Sonrasında afiyetle yenir =)

24 Aralık 2010 Cuma

İlk Keçe Çalışmam ve Ödülüm

     Uzun süredir keçe ile yapılan çalışmaları, örnekleri...vs her ne var ise takip edip araştırıyordum. Özellikle broşlara bayılıyorum diyebilirim. Ve bu konudaki heyecanımı gören annem bana süpriz yapıp keçe dolu bir poşet ve silikon tabancası ile geldi. Ben de yeni yıl yakın diyerek, yeni yıl temalı bir broş yapmak istedim.
     İlk denemem olduğu için dikişlerde ve broş iğnesini tutturmakta sorun yaşadım ama zamanla alışacağıma ve daha başarılı işler çıkaracağıma inanıyorum. Bakalım siz neler düşüneceksiniz =)




Çarşamba günü o güzel gönlünden beni geçirerek ödüle layık gören sevgili Kızımın Cicileri blogunun sahibesi Emine hanıma buradan çok teşekkür ediyorum, gurur duydum, onore oldum =)


Ben de bu ödülü ;






arkadaşlarıma yolluyorum.

23 Aralık 2010 Perşembe

Profiterol


Bu tabak anneciğimin çeyizinden, tam 40 yıllıkmış, kırmadan fotoğraflamayı başardım =) Maşallah...

İlk profiterol denemem ile karşınızdayım efendim =) Bayıldığım, en sevdiğim, en leziz tatlı, enfes lezzet, harika ötesi... Tamam tamam abartıyorum, ama gerçekten çok severim =) Genelde evimizde profiterolu annem yapardı. Bir arkadaşından aldığı tarif kağıdını köşe bucak saklar, bu konuda evdekilerin övgülerini yalnız kendisine saklamak isterdi. Ama ben o formüle ulaştım ve bugün annemden gizli kendisine de güzel bir süpriz yaptım =)
Annem saklıyordu ancak ben şimdi blog aracılığıyla tüm dünya ile paylaşıyor olacağım.Anneciğim üzgünüm tarifini senden gizli yaptım ama çok özlemiştim profiterol yemeyi =) Tarif annemin arkadaşı Birsen teyze'den. Yapım aşamalarını adım adım fotoğraflamaya çalıştım umarım açıklayıcı olmuştur. Çok zor sanıyordum ancak gerçekten hiç zor değil çekinmeden yapabilirsiniz, başarabilirsiniz =)

--- Malzemeler ---
Hamur İçin:
125 gram margarin
1 su bardağı su
3 yumurta
bir tutam tuz
bir tutam şeker
1 su bardağı un



İç Kreması İçin:

3 su bardağı süt
1 su bardağı şeker
3 yemek kaşığı un
1 paket vanilya ( ben 2 kullandım çok severim)
1/4 margarin



Üzeri İçin:

1,5 su bardağı şeker
1 paket (25gr) kakao
1 paket vanilya
3 tatlı kaşığı nişasta (mümkünse mısır nişastası)
1,5 su bardağı süt
1 su bardagı su
Sos tarifi bu ancak ben hazır sos kullandım. Ev yapımı tercihiniz ise bu tarifi uygulayabilirsiniz.


Yapılışı:

         
 Öncelikle bir tencereye suyu koyup kaynatıyoruz. Daha sonra kaynayan suya margarini atıp erimesini sağlıyoruz. İçerisine bir tutam tuz ve şekerimizi ekliyoruz.
Ocağın altı kısılıp hamur için söylenen un elenerek tencereye eklenir, ve topaklandırmadan çabucak karıştırılır. Bu kısımda bir başkasından yardım gerekebiliyor =)


Hamurun bu şekilde tencereden ayrılıp toparlanması gerekiyor. Bu görüntüyü elde ettikten sonra ocak kapatılır ve hamur bir başka kaba alınır. Bu kabın daha sonra hamura yumurtaları ekleyip çırpacağımız için derince olması iyi olur. Hamurun bu kap içerisinde arada bir kaşık ile karıştırılarak ılıması sağlanır.


Hamurun ılıması için beklerken profiterolün iç kreması hazırlanır ki hamurlar fırında pişerken krema soğumuş olsun.



İç krema için gerekli süt bir tencereye koyulur, şeker ilave edilir ve un da topaklanmayacak bir şekilde çırpılarak süte yedirilir. Geriye kalan malzemelerden vanilya ve margarin hariç hepsi eklenip göz göz kaynayana dek karıştırarak pişirilir. Ocağın altı kapatıldıktan sonra vanilyave yağ  ilave edilir ve arada bir karıştırarak soğuması sağlanır.

Hamur yapımına tekrar dönüyoruz ve ılıyan hamura yumurtaları birer birer, tek tek kırıp ekliyoruz. Burası önemli olduğu için iyice belirtmek istedim. 1. yumurtayı kırdıktan sonra mikser ile çırpıp iyice yediriyoruz diğer yumurtalar için de aynı işlemi uyguluyoruz.


 Sonuç olarak aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi kıvamda bir hamur elde etmeniz lazım, ne çok akışkan ne çok sert, ele yapışır bir hamur.

Bu tam çırpılmamış hali =) Biraz daha çırpmalı =D

Hamuru 10 dk buzdolabında dinlendirdikten sonra dilerseniz bir çay kaşığı ile dilerseniz krema torbası ile veya elinizi sıvı yağa hafif batırıp cevizden küçük parçalar alarak minik toplar şeklinde yapıp yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye veya yağlanmış tepsiye dizilir. Ben daha pratik olacağını düşündüğüm için krema sıkma aparatı kullanmayı tercih ettim. Hamurları tepsiye dizerken kabarıp büyüyecekleri ihtimalini de göz önüne alıp yeterli mesafeyi bırakmayı ihmal etmeyin.

Ayrıca da güzel bir şekilde olacaklarını ve hoş görüneceklerini düşünmüştüm ancak pişince doğal haline dönüyor bu profiterol hamurları =)


Önceden 180'C ye ısıtılmış fırında 20- 25 dakika hafif pembeleşene dek pişiriyoruz. Bu süre içerisinde kesinlikle fırını açmıyoruz.

Kuzucukların pişmiş halleri =)

Hamurlar bu hali alacak şekilde piştikten sonra FIRINI KAPATARAK içerisinde10 dakika dinlendiriyoruz.

Fırından çıkardığımız dinlenmiş hamurları dilerseniz bir bıçak yardımı ile kesip arasına kremadan bir çay kaşığı yardımı ile arzu ettiğiniz kadar doldurabilirsiniz. Dilerseniz de benim yaptığım gibi krema sıkma aparatının ince ucu ile hamuru delip kremayı içerisine sıkabilirsiniz. Hamurlar pişince iç kısımları boş olduğu için zorluk olmuyor.




Son olarak üzerine çikolata sosunu gezdiriyor ve hemen tadına bakıyoruz, afiyet olsun =)

21 Aralık 2010 Salı

Barbunya

  Aşırı derecede barbunya seven biri olarak, uzun süre aradığım lezzette ve güzellikte bir barbunya yemeği yiyememenin üzüntüsü ile internette dolaşırken bir tarif buldum. Daha önce de denemiştim bir çok barbunya tarifi ancak bu tarifi uyguladığımda sonuç tam da istediğim gibiydi. Uzun zaman önce olduğu için, araştırmama rağmen tarifi aldığım siteyi bulamadım, görsel öğelerden de aradım ki belki görünce hatırlarım, ama ne yazık ki sonuç olumsuzdu. Bu nedenle tarifin kaynağını sizlerle paylaşamayacağım =(


Malzemeler

500 gr barbunya
2 adet domates
1 adet büyük boy soğan
2 adet havuç
1 adet yeşil biber
1 adet büyük boy patates
1 yemek kaşığı biber salçası
4-5 diş sarımsak
1/2 çay bardağı sıvıyağ
tuz
su


Yapılışı

Benim kullandığım; tazeyken alıp, taneleri çıkarıldıktan sonra buzluğa koyulan barbunyalardandı. Barbunyaları bir tencereye alıp üzerini geçecek kadar su ilave edilerek barbunyalar yumuşayana dek haşlanır. Bu haşlama sırasında suyu siyah bir hal alır, barbunyalar yumuşadıktan sonra suyu dökülerek süzülür.
Soğan ve yeşil biber yemeklik doğranır. Kabukları soyulan havuçlar halka halka, patates ise küçük küpler halinde doğranır. Domatesler bir kaba rendelenir.
Tencereye yağ ilave edilip sarımsak,soğan, havuç ve biber kavrulur. Soğanlar pembeleşip havuçlar şeffaf bir görüntü aldıktan sonra saçla koyulur ve iyice karıştırılır. Ardından domates rendesi de eklenip karıştırıldıktan sonra patatesler ilave edilir. 1 su bardağı su da koyulduktan sonra ara ara suyuna bakılarak patatesler ve havuçlar yumuşayıncaya dek pişirilir. Sonrasında daha önce pişirdiğimiz ve süzdüğümüz barbunyalar da tencereye koyulur. İyice karıştırılır ve su ilave edilir. Arzuya göre tuz koyulur. Su miktarı için kesin bir ölçü veremeyeceğim çünkü kimileri çok sulu kimileri az sulu ve koyu kıvamlı seviyor bu yemeği. Ben koyu kıvamlı tercih ettiğim için su eklemeyi ara ara yapıyorum. Babunyaları ekledikten sonra yemek dibini tutmayacak şekilde su ilave edip kaynatıyorum,gerekli görmem durumunda ise yine su ilave ediyorum, burası sizin isteğinize kalmış. Zaten önceden pişen barbunya ve diğer malzemeler iyice özleşiyor sonuç olarak lokum gibi tombiş barbunyalar, yumuşacık havuçlar ve patatesler =)
Yemeğin pişmiş halini düşünmek bile yetiyor hmmm nefis =)

19 Aralık 2010 Pazar

Kahvaltılık ve Anne Salatası

   Geçen gün kahvaltı masasında  farklı bir şeyler olsun, sofraya renk gelsin düşüncesiyle yine birşeyler hazırladım. Bu düşüncemin nedeni; sanırım, güne güzel ve farklı bir şekilde başlamanın onu daha güzel kılacağına inanmam. Çok özenli ve harika bir şey değil belki yaptığım ama, bizimkiler kahvaltı masanına geldiklerinde "Ooo yine sürpriz yapmış,neler de pişirmiş Mekila." diyerek gülümsemeleri sevinmeleri yeterli oluyor =)
   Blog dünyası ile ilgilenmeye başladığım ilk zamanlarda bu durum annem dışında evde pek kimsenin dikkatini çekmiyordu , özellikle babam böyle konulardan epey uzaktır. Ancak geçen gün " Bu yaptığının da fotoğrafını çekecek misin, şurasını şöyle yap daha güzel görünür fotoğrafta." dedi =) Çok şaşırdım çok da mutlu oldum, artık herkes alışmıştı elimde fotoğraf makinası ile dolaşmama...


    Maya ile yapılan bişi ya da diğer adı ile pişi' yi çok severim sabah akşam ne zaman olursa olsun yiyebilirim. Geçen gün ise kavlatıya pişi yapmak istedim ancak baktığımda mayanın bitmiş olduğunu gördüm. Tabi önce bu sevdiğim lezzeti yiyeceğim diye sevinçle işe koyulmuşken mayanın bittiğini görmek bende büyük bir şok yaratıp " Aaaa pufff =( " dedirtse de kabartma tozunu görünce acaba başka ne yapabilirim dedim ve bir kaç dakika düşünüp kafamdan birşeyler uydurdum =) Tamamen doğaçlama ve göz kararı olduğu için tarifi vermek istesem de kesin ölçüler ile söyleyemeyeceğim.Ama elimden geldiği kadarıyla kafanızda net bir tarif oluşturmaya çalışacağım =)
Doğaçlama olmasından dolayı acaba beğenilir mi şeklindeki endişem; bizim evin gurmesi olan ablam tarafından "Aaa nasıl yaptın bunu? Tarifi nerden? Süper olmuş." demesi ile yerini, yüzümde kocaman bir gülümsemeye bıraktı.


Malzemeler:
1,5 su bardağı kadar beyaz un
1/2 su bardağı sıvıyağ
1 tatlı kaşığı tuz
1 adet yumurta
1 paket kabartma tozu
1/2 su bardağı süt
ve hamurun merdane yardımı ile açılmasını sağlayacak kadar mısır unu
kızarmak için sıvıyağ

Yapılışı:

Öncelikle beyaz unu eleyerek hamuru yoğuracağımız kaba koyuyoruz ardından kabartma tozunu ekleyip kaşıkla karıştırıyoruz. Sonrasında süt, sıvıyağ, yumurta ve tuzu da ekleyip yoğuruyoruz. En son kısımda ise hamurun durumuna göre mısır unu ekleyerek, hamur kendisini toparlayana dek yoğuruyoruz. Yoğurduğumuz hamurdan parçalar koparıp 0,5 cm kalınlığında açıyor ve açtığımız hamurdan bir su bardağı yardımı ile yuvarlak parçalar kesiyoruz.
Kızgın yağda fotoğraflardaki gibi kızarana dek pişiriyoruz. Kızarırken kabarıp şişen ve orta kısımlarından çatlayanlar oluyor. Onlar da ayrı güzel görünüyor canım =) Hepsi bu kadar. Bu şekilde kahvaltınıza farklı bir renk katabilirsiniz.
    Gelelim anne salatasına =) Daha önce de söylediğim gibi artık ev sakinleri pek bir alıştı benim blog dünyama ve onun için çektiğim fotoğraflara. Geçen gün ise annem birden elinde bir tabak ile yanıma geldi ve "Salatamın fotoğrafını çekecek misin?" dedi. Pırasa ile bir salata yapmış ve onu da fotoğrafını çekmem için süslemişti. O günden beri de "Nerede salatam bloga koymadın mı henüz?" diyordu, işte annecim salatan, seni çok seviyorum =)


Yediğimde anladığım ve gördüğüm kadarı ile kullandığı malzemeler; pırasa, havuç, limon, pul biber, tuz, zeytinyağı. Bu arada söylemeden edemeyeceğim pırasa salatalarda müthiş oluyor. Daha önce denemeyenler varsa mutlaka denesin. Normal bir marul salatasında çok güzel bir lezzet oluşturabiliyor, dilerseniz de sadece pırsa ile bu şekilde bir salata yapabilirsiniz.

17 Aralık 2010 Cuma

Yoğun Duygular

   Bugün yine her sabah olduğu gibi uyanmıştım güne, ancak ilerleyen saatlerle, sanki görmediğim kişiler sırtıma ağır ağır bir şeyler yüklüyor ve ben bu yüklerin artması ile bunalmaya başlıyordum. Belki epeydir kapalı olan gri boyalı gökyüzünden, bardaktan boşalırcasına yağan yağmurdan, belki de hayata dair umutların beklentilerin birer birer yok olduğunu görmekten, bunalmıştım işte, bir sıkıntı vardı çözemediğim. Pencereyi açmış derin derin nefes alıyordum, yaprakları sararmış ağaca bakıyordum, hızla yağan yağmurla dövüşüyordu sanki.


Sonra oturdum bilgisayarın başına birkaç gündür yazamıyordum, düzenli bir şekilde ilgilenemiyordum blogla. Kimler neler yazmış bakıyordum, derken Deli Anne 'nin Blogcu Anne İtirafı adlı yazısını gördüm. Okumaya koyuldum ve okudukça ilerleyen satırlarda gözlerimin dolmasına, yoğun duygular yaşamama neden olan o güzel cümleler ile karşılaştım. Tamam kova burcuyum (genelde taş kalpli derler de kova burçlarına), fizikçiyim(çok mantıksaldırlar derler) aynı zamanda çok duygusal bir bayanım da =)
Hayatın, O Güzel Yaratıcı'nın bazı zamanlar bizlere minik hediyeler, güzellikler, sürprizler yaptığına hep inanmış ve yaşamışımdır da. İşte o okuduğum satırlar da bence bunlardan birisiydi. Bunaldığınız, çözemediğiniz, nedir bu adını koyamadığınız bir sıkıntınız varken ve siz bununla uğraşırken uzaklarda birileri, sizin o kişi için özel olduğunuzu, ayrı bir yerinizin olduğunu söylemesi, bunu öğrenmek gerçekten harika bir duygu.
Yüzyüze tanışmadık, bilmiyoruz birbirimizi ama gönlümüzden parmaklarıma dökülen cümleler ile hepimiz burada bir dost bir arkadaşız. Ve canım arkadaşım Mümine 'ye buradan teşekkür etmek istiyorum, günümü güzelleştirdiği için...

15 Aralık 2010 Çarşamba

Ispanak Başı

    Bizim buralarda kullanılan ıspanakların sapları ve baş kısımları atılmaz ondan da güzel bir yemek yapılır. Böyle soğuk kış günlerinde ise limon sıkıp yemesi harika olur. Bu yemek ablamın en sevdiği yemeklerden biridir, geçen gün bir sürpriz yaptım ve ilk defa pişirmeme rağmen kendisinden tam not almayı başardım =)



Malzemeler:

2 adet domates ( rendelenmiş)
2 adet soğan
1 yemek kaşığı biber salçası
1 su bardağı yeşil mercimek
3/4 su bardağı haşlanmış nohut
eldeki miktara göre ıspanak başı ve sapları
arzuya göre baharatlar
tuz
2,5 su bardağı su

Yapılışı:

Mercimekleri üstünü geçecek kadar suda haşlayalım daha sonra soğanlarımızı yemeklik doğrayıp  sıvıyağda pembeleşinceye kadar pişirelim.
Salçasını ilave edip bir iki kez karıştıralım.
Üstüne domates rendesi, tuz ve baharatları ekleyip yine karıştıralım.
En son ıspanak başı, mercimekler ve nohutlarını ekleyip suyunu ilave ettikten sonra özleşinceye kadar pişirelim.

Kaynak

13 Aralık 2010 Pazartesi

Yeni Header ve Cevizli Nescafeli Kek

   Bildiğiniz gibi arada bir headerimi değiştirim, yeni bir haftaya yeni bir header olsun istedim, bakalım beğenecek misiniz =)
   Havalar çoook soğuk, üşüyorum ve üşümekten hoşlanmıyorum. Kuşlar, kediler,köpekler bu soğukta dışarıda ne yapıyorlar nasıl yaşıyorlar anlayamıyorum. Tamam tüyleri, kürkleri var da bi yere kadar canım. Bunları düşündükçe onlara sıcak bir kulube tasarlayıp duruyorum kafamda. Ama gelmiyor içinde kalmıyorlar, sokağa düzgün bi yere koysan o barınağı sokakta oynayan çocuklar yıkıp döküyor bozuyor. Bir de haberlerde duyduğumuz, gördüğümüz şekilde kediyi katleden gibileri var. Onu düşününce de yok barınak yapmayayım da hayvancağız kaçar gider hiç olmazsa kuytu bi yere böylelerinden diyorum.
   Efendim pasta ve çeşitlerini yapmayı çok seven bendeniz yine duramadı ve eldeki malzemelerden bir kek yapıverdi =)


Malzemeler:

* 2 yumurta
* 1 su bardağı şeker
* 1 paket vanilya
* 1 paket kabartma tozu
 * 1 su bardağı süt
* 1 su bardağından 2 parmak az sıvıyağ
* 1 su bardağı ceviz
* 2 veya 3 tatlı kaşığı nescafe
* 2 su bardağı un


Yapılışı:

      Yumurta ve şekeri mayonez kıvamına gelinceye dek mikserle çırpıyoruz, ardından sıvı malzemeler olan süt ve sıvıyağı ekliyor ve çırpmaya devam ediyoruz. Daha sonra nescafeyi ekleyip iyice erimesini sağlıyoruz. Ben 2 tatlı kaşığı kullandım, siz kahveyi sevme durumunuza göre bu oranı değiştirebilirsiniz.
     Cevizleri bıçak yardımı ile dişe dokunur biçimde doğruyoruz. Robotta çekmenizi önermem çünkü cevizleri un kıvamına getirebiliyor.
Unun 1 bardağını, vanilya ve kabartma tozunu eleyerek karışıma ilave ediyoruz. Kalan un da karışıma eklendikten sonra karıştırmadan önce cevizler ilave edilir bu şekilde karıştırılır. Yağlanmış ve unlanmış kek kalıbına dökülür. 175'C de ilk 20 dk fırını acmadan, kürdan temiz çıkana dek pişirilir. Afiyet olsun =)

Dışı çıtır içi puf puf ve cevizin kıtır kıtır sürprizleri ile bir kek =)

10 Aralık 2010 Cuma

Kadınbudu Köfte ve Domates Çorbası

Bu postu daha önce yayınlayacaktım ancak bugün mümkün oldu. Dün gayet güneşli bir gündü fakat bu sabah yağmur ile uyandık güne buralarda. Birden soğuklar geldi sanırım daha da soğuk olacakmış. Sonbaharın oluşturduğu romantik doğayı seviyorum; sararmış yapraklar, belki hafifce yağmış bir yağmur, yağmurla yerde biriken sulara düşmüş; bir kayık gibi yüzen yapraklar vs... Sonbahar iyi de kışın soğuğunu sevemedim, sevemiyorum oysa ki kışın doğmuşum =(
Kışları sevdiğim tek şey; soba yakıldığında aile bireylerinin soba başına toplanıp kestaneler pişirilmesi, kışın harika meyvesi portakalların yenmesi sohbetler =)
Nerden geldi konu buraya, başlık ile alakası da yok ki =) Neyse efendim geçenlerde hazırladığım bir akşam yemeğimizin menüsünün tariflerini paylaşayım:

Annem kadınbudu köfteyi çok sever, epeydir de istiyordu "Kadınbudu köfte olsaaa epeydir de yapmıyoruz.." diyordu.  Ben de anneme sürpriz olsun diye yapayım dedim. Tabi yalnız olmaz yanına; domates çorbası, patates püresi ve salata da yaptım. Çok mutlu oldu, herşeye değerdi işte bu =)

Acıktığımdan fotoğrafları çekerken de acele etmişim, pek güzel çıkmamış =)

Domates çorbası tarifi Portakal Ağacı 'ndan aldım, ancak çok sade olacağını düşündüğümden içine 1 adet soğan da ilave ettim. Tabi bu sizin damak zevkinize kalmış, soğan ilave etmeyedebilirsiniz.

Malzemeler:

- 2 yemek kaşığı sıvıyağ
- 2 yemek kaşığı un
- 1 yemek kaşığı salça
- 5 adet rendelenmiş domates
- 5 su bardağı su
- 1 Adet soğan (rendelenmiş)
- 2 yemek kaşığı süt (ben süt kullanmadım)
- tuz


Hazırlanması:

- 2 yemek kaşığı sıvıyağ ile 2 yemek kaşığı unu biraz kavurun.
- 1 yemek kaşığı salça ile 5 adet rendelenmiş domates ve soğanı ekleyin. Topaklanırsa bu aşamada el blendırı ile karıştırın.
- Daha sonra 5 su bardağı su ekleyin.Koyulaşana kadar karıştırarak pişirin.
- Servis yaparken tencereye sütü ve tuzu ilave edin.

Patates püresini çok severim ancak bu defaki beni hayal kırklığına uğrattı. Çünkü iki cinsmiş patatesler; birileri pişmekten eridiği halde diğerleri sert bir şekilde kalan =( Haliyle de bu karışımın sonucu fotoğrafta görüldüğü gibi bir püre =)
   Bu güzel köftelerin tarifi ise Hünerli Bayanlar 'dan. İlk defa yaptığım için biraz zorlandım, tarifte de bahsediyordu köfteleri şekillendirmedeki zorluktan ama bu kadar ummuyordum. Olsun sonunda başardım ama =)

Malzemeler
500 Gr. Kıyma
1 Su Bardağı (tepeleme) Sade Pirinç Pilavı (hazırda pilav olmadığı için ben ayrı bir tencerede pirinç haşladım)
1 Adet Kuru Soğan
10-15 Dal Maydanoz (ben kullanmadım)
3 Adet Yumurta
2-3 Yemek Kaşığı Un
Tuz-Karabiber


Yapılışı

- Bir tavaya 1 yemek kaşığı kadar sıvı yağ koyun ve "kıymanın yarısını" orta ateşte, 4-5 dk. sürekli karıştırarak kavurun, indirmeye yakın çok az tuz ekleyin. Ilınmaya bırakın.
- Derin bir kaseye, kavrulmuş kıyma, çiğ kıyma, rendelenmiş soğan, pilav, kıyılmış maydanoz, 2 adet yumurta ve tuz ile karabiberi koyun.
- Malzemeler karışıncaya kadar yoğurun, ızgara köftedeki gibi malzemeler özleşinceye kadar yani çok yoğurmanıza gerek yok.
- Hamurdan limon büyüklüğünde parçalar koparın ve yassı köfte şekli verin.
- Geniş bir tabağa un serpin, çukur bir tabağa yumurtayı kırın ve çırpın.
- Köfteleri önce una, sonra yumurtaya bulayın ve kızgın yağda kızartın.
- Bir peçete üzerine alarak fazla yağının süzülmesini sağlayın.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Ispanaklı Börek

    Daha önce her fırsatta dile getirdiğim ıspanaklı börek sevdamı; sonunda bu börekleri yaparak gözle görülür, hatta yenilir, çok mutlu olunur somut bir hale getirdim =) Yufka ile yapılan ıspanaklı börekleri de çok seviyordum ancak tepside yapıldığında arası çok yumuşak (cıvık) bir yapıda oluyordu, bu da pek hoşuma gitmiyrdu. Sonrasında Marifet Teyze' de görüp denediğim tarif beni aradığım sonuca ulaştırdı. Çıtır çıtır, arası çok yumuşak olmayan ıspanaklı börekler, başka ne isterdim ki =)

Bunlar üzerine yumurta sürülenler, yumurta istemeyenler yoğurt da sürebilirler.


Yoğurt sürüldüğünde ise bu şekilde oluyorlar.

Bu da böreklerin yandan görüntüsü.


Tarifi aynen ekliyorum.

 Malzemeler;


- 3 yufka
- Yarım kilo ıspanak
- 70 gr. margarin
- yarım fincan süt
- yarım fincan sıvı yağ
- 1 soğan
- 1 yumurta sarısı
- 2 yemek kaşığı un


Hazırlanışı;

Önce küp küp doğranmış soğan, daha sonra temizlenip doğranmış ıspanak yaprakları yağda sote edilir. Ispanaklar biraz soğuduktan sonra 2 kaşık un azar azar ilave edilip karıştırılır (bu işlem ıspanak suyunu salmasın diye yapılır).
Yufkalar ortadan ikiye kesilir, eritilen margarin ve süt-sıvı yağ karışımı her kata sürülmek kaydıyla; 3 kat yarım yufka üst üste koyulur. (süt-sıvı yağ karışımı margarine oranla daha az kullanılmalı).
Ispanak harcı enlemesine yufkanın uzun olan tarafına serilir sonra yufka rulo yapılıp 10-12 cm arayla kesilip yağlanmış fırın tepsisine dizilir.
Kalan diğer yufkalar içinde aynı işlem yapılır. Üzerlerine yumurta sarısı sürülerek 175 C'ye ayarlanmış, önceden ısıtılmış fırında üzerleri kızarıncaya kadar pişirilir.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Mim'ler Ve Ödül

Bildiğiniz gibi biraz hastayım, yine de dayanamayıp bloguma bakmak istedim. Biriken birkaç konu olduğunu gördüm ve üzerinden çok zaman geçmesini istemediğimden; sevgili battaniyem ve mendillerim eşliğinde bilgisayar başındayız efendim =)

    Öncelikle geçmiş olsun diyip iyi dileklerini belirten tüm arkadaşlarıma çooook çok teşekkür ederim. Hernekadar birbirimizi görmemiş tam anlamıyla tanımıyor olsak da bir yerlerde birilerinin size iki dakikasını ayırıp güzel dileklerini paylaşması, nasıl desem, çok güzel gerçekten çok güzel bir şey =)
    Hasretli Lezzetler bana 1 ödül ve bir mim yollamış, kendisine çok teşekkür ederim =)

  Mim konusu, gereği olarak soruları cevaplayayım:

-Yeni yila nasil ve kimlerle girmek istiyorusun?
- Öncelikle ve en önemli şey olan sağlıkla, huzurlu ve mutlu bir şekilde sevdiklerim ve ailemle beraber.
- Yeni yildan beklentileriniz neler?
- Sağlık, huzur, mutluluk, başarı dolu ve sevdiklerimle beraber güzel günler. Biliyorum aynı şeyi yazmış oluyorum ama bu yazdıklarımın dışındaki herşey boş geliyor bana. Hayatta en önemli olan bunlar bence =)

- Yeni yilda neler yapmak istiyorsun?
- Gezmek, daha çok fotoğraf çekecek güzel anlar yaşamak, akrabalarımı daha çok ziyaret edebilmek, arkadaşlarım ile daha sık görüşebilmek, daha çok ve leziz pastalar yapmak, keşfetmek, sizlerle paylaşmak.

- Yeni yil sence ne demek?
- Küçükken bir çikolata yeriz, bizi öyle mutlu eder ki sanki dünyanın en leziz çikolatası o an elimizdedir. Yıllar geçer çeşit çeşit en kalitelisinden çikolatalar yesek de onu unutamayız. Bir gün tesadüf buluruz yine o muhteşem çikolatayı, büyük bir heyecanla tadına bakarız ve. . . O tat yoktur, uçup gitmiştir, içinizde birşeylerin kırıldığını hissedersiniz. İşte hayat böyledir; büyüyüp sorumluluklar aldıkça, ayağını uzatıp bize çelme taktıkça hayat; zamanla bazı güzellikleri süpürdükçe, o çikolata gibi tadı değişir yaşamın. Bence yeni yıl herşeye rağmen içimizde yok olmayan çocukların gizli gizli dileklerini tuttuğu ve gerçekleşeceğini beklediği, hayallerini yarına ertelediği günler bütünüdür.

- Yeni yilda ne olursa cok mutlu olursun?
- O küçük çocuğun tüm kalbi ile dilediği güzellikler gerçekleşirse, işte o zaman çok mutlu olurum sanırım =)

- Yeni yila dair mesajin nedir?
- Bir klasiktir bu ama olsun en güzel dileklerdir bunlar;
 Sağlık, mutluluk, başarı, huzur, sevdikleriniz ile birlikte olacağınız bol gülücüklü günlerle dolu bir yıl dilerim hepinize. İçinizdeki çocuğu yok etmeyin, hayatın çelmelerine takılmamak için zıplayın, bol bol gülümseyin =)

 Bir diğer mim yollayan arkadaşım Jelibonik Yazılar, gerçekten çok teşekkür ederim =) Mim konusu iki tane; kişi isterse ikisini, isterse seçtiği birini cevaplayabiliyor. Konular şu şekilde:
1- "Bir kişiyi seçip onunle neler yapmayı sevdiğinizi yazınız lütfen."

2- "Size göre aşk nedir? Bir ilişkiden neler beklersiniz?"

  İşte bu noktada hangisini cevaplayacağıma dair epey bir kararsızlık yaşadım.


 "Size göre aşk nedir? Bir ilişkiden neler beklersiniz?"

Ancak fotoğraftan da anlayacağınız üzere çok derin bir konuyu AŞK'ı seçtim =)
Bana göre dünya üzerinde milyarlarca çeşit aşk var, tarifini yapmaya çalıştığımda bana özgü, benim görüşüme göre aşk'ı ifade etmiş olacağım. Evet, milyarlarca çeşit aşk var; çünkü  herkes aşk'ı farklı boyutlarda, farklı derinlik ve duygularda yaşar. Jelibonik Yazılar'ın dediği gibi şimdilerde gençler öyle bir aşk yaşıyorlar ki bugün birisine yarın bir başkasına... Öyle çalkantılarla harcıyorlar ki kalplerini; kimisi bu fırtınalardan çıkamıyor, çözemiyor sorularını ve aşk bu mudur diye sorugalayamadan hayatından vazgeçecek noktalara gelebiliyorlar.
"Hey sen!" diye bağırmak istiyorum ve "Sen aşk'ı ne sanıyorsun, saçın, başın, makyajın, giydiğin markalı kıyafetlerinle seni nitelendirip ona göre beğendiğini söyleyen kişiye karşı hissettiğin midir aşk?!" demek istiyorum. Çünkü uyanmasını istiyorum gençlerimizin.
    Aşk öyle her gün karşınıza çıkmaz, her insanda bulunmaz, kılığına kıyafetine bakmaz, kimsin nesin dinlemez. Aşk taştan bir köprü gibidir, iki kalp arasına kuruludur. Bu köprü kimi zaman çift yönlü kimi zaman tek yönlü yol taşır. Aşk'ı taştan köprüye benzettim çünkü bu köprü bir başka güzeli veya yakışıklıyı gördüğünüzde ona doğru yönelemez. Dozerler, balyozlar ile yıkılmadıkça yani var olan aşk ölmedikçe bir başkasına aşık olunamaz, olduğunu sanır insan, geçici duygulardır aslında. Tabi yaşadığınız gerçekten aşk ise.
     Her insan içten içe kendisine hayrandır, kendisini sever, beğenir ve farkında olmasa da karşısındaki kişide biraz kendini arar bence. Ve bulduğunda aşk'ı da bulmuş olur. Tabi tüm bunlar şahsi düşüncem. Ama "Ruh eşimi buldum" diye boşuna demezler değil mi =)
    Dediğim gibi çok derin bir konu lafın sonunu getiremem, yaz yaz bitiremem. Mim konusuna göre "Bir ilişkiden neler beklersiniz." kısmını özel bulduğum için kendime saklamayı uygun görüdüm, kusura bakmayın =)

Bu iki mim'i ve bir ödülü aşağıdaki arkadaşlarıma yolluyorum, içlerinden aynı mim ve ödülü alan olmuş olabilir, bilemiyorum.






4 Aralık 2010 Cumartesi

Çok Hastayım

Sick (resmin orjinal adı, deviantart'tan)

Üzerinizden uzak olsun çok kötü bir şekilde grip olmuş bulunmaktayım; yanan gözler, boğaz ve geniz, kızarmış ve silmekten taş gibi olmuş, kafasına göre bazen akan bazen tıkanan bir burun, baş ağrısı, tam hapşıracak gibi olup hapşıramamak veya birkaç defa hapşırmak saymakla bitmez efendim =(
Blogla ilgilenip birşeyler yazacak halim yok aslında ama bir süre yeni birşeyler ekleyemeyeceğimi belirtmek istedim.  İnşallah çabucak toparlanıp en kısa zamanda blogumun başına dönerim, sevgiyle kalın ...
  

3 Aralık 2010 Cuma

Süslü Topkekler - 3

    Çarşamba gününden bu yana yeni bir şeyler yazamadım bloga, fırsat bulamadım. Bugün misafirlerin gelmesi bahanesiyle kendimi mutfakta buldum, zaten pasta yapmak bende karakter özelliği gibi bir hal. Birden içimden pasta yapmak geliyor; ya tarif arıyorum ya kafamdan bir şeyler uyduruyorum, ya da okuduğum tarife kendimden birşeyler ekleyip değişiklik yapıyorum.

    Bu defa ise klasik bir tarif denemekti amacım, havuçlu, tarçınlı, cevizli kek. Ufff çok uzun bir isim oluyor bence bu kekin kısaltma bir ismi olmalı. Hmmm düşünelim bakalım... Buldum! HAvuçlu Tarçınlı CEvizli kek yani HATCE kek. Hahahaaaa tamamdır bundan sonra ben böyle diyeceğim =)
    Gelelim kekimizin daha doğrusu keklerimizin oluşum basamaklarına: Klasik sade kek tarifime havuç tarçın ceviz ekleyip normal bir kek kalıbında pişirmeyi planlıyordum, misafir gelecekti çabuk olmam gerekiyordu.

    Ama yine dayanamadım ve çok sevdiğim minik kek kalıplarından vazgeçemedim. Aslında bu şekilde küçük kekler şeklinde yapmak daha mantıklı geliyor bana; tek kişilik, 3-4 lokmalık minik kekler. Koca keki dilimlere ayırdığınızda kesilen kısımdan kuruma tehlikesi de olabiliyor, hem bu şekillleri ile daha sevimliler =)

Malzemeler:

* 2 yumurta
* 1 su bardağı şeker
* 1 paket vanilya
* 1 paket kabartma tozu
* 1 su bardağı ceviz içi
* 2 tatlı kaşığı dolusu tarçın
* 2 adet büyük boy veya 4 adet küçük boy havuç
* 3/4 su bardağı sıvıyağ
* 3/4 su bardağı süt
* 2 su bardağı un
* 1 paket kremşanti
* 1 su bardağı süt (kremşanti için)

Yapılışı:

    Öncelikle yıkayıp kabuklarını soyduğumuz havuçları ince bir şekilde rendeliyoruz. Cevizleri robotta çekmenizi tavsiye etmiyorum, çünkü robot cevizleri un haline getirebiliyor. O nedenle keskin bir bıçak ile dişe dokunur boyutlarda doğramanızı öneririm. Bu sayede cevizler, puf puf keki yerken güzel sürprizler oluyor =)
    Rendelenmiş havuç ve cevizleri bir kaba koyup karıştırın üzerine ise tarçını ilave edin. Sonrasında bu karışımı eliniz ile iyice yoğurun, bu, tarçın havuç ceviz tatlarının birbiri ile özdeşleşmesini sağlayacaktır.
    Yaptığımız bu karışımı bir kenara koyup bekletiyoruz. Bu sırada ayrı bir kapta yumurta ve şekeri mikser ile mayonez gibi olana dek iyice çırpıyoruz, sonra sıvıyağ ve sütü ekliyoruz, kekin sıvı kısmını elde etmiş oluyoruz bundan sonrasına ise bir spatula ile devam ediyoruz.
    Sıvı karışıma 1 su bardağı unu, vanilyayı ve kabartma tozunu eleyerek ekliyor spatula ile karıştırıyoruz. Ardından havuçlu karışımı ekleyip yine yavaşça kek hamuruna yediriyoruz. Kalan unu da eleyerek yavaş yavaş ilave ediyoruz.
     Benim 12 minik kek kalıbı bölmeli büyük fırın tepsim ve silikon minik kek kalıplarım var. Bunlar büyük kolaylık sağlıyor tabi ama siz dilerseniz minik kek kağıtlarında veya hamuru hiç bölmeden yağlanmış unlanmış normal bir kek kalıbında da pişirebilirsiniz.
    175'C ısıtılmış fırında 30 veya 35 dakika pişiriyoruz. İlk 20 dakika hangi keki pişiriseniz pişirin fırın kapağını açmamanızı öneririm , çünkü  açarsanız kabarmakta olan kek sönecektir.
    Fırınınızın gücüne türüne göre pişme süresi değişebilir, turbo fanlı fırınlarda bu sıcaklık fazla gelebilir, kekleri gözetimde tutmakta fayda var =)  "Bence pişti ya bunlar." diye düşündürüyorsa keklerin görüntüsü, bir kürdan yardımı ile kontrol edip, temiz çıkan kürdanların ardından kekleri cehennem sıcağı fırından azad edip çıkarabilirsiniz.
    Ardından fırından çıkan kekleri soğumaya bırakıp bu sırada kremşantiyi üzerindeki tarife uygun bir şekilde hazırlıyoruz, bir süre de buzdolabında bekletiyoruz (15 dakika yeterli). Kekler soğuyunca üzerlerine kremşanti ile dilediğimiz şekilde süsler yapıyoruz.



Yanına da mis gibi bir çay demleyip keyfimize bakıyoruz =) Afiyet olsun.