28 Aralık 2011 Çarşamba

Hindistan Cevizli Kurabiye


Hindistan cevizini her daim çok sevmişimdir; sade bir kek üzerine serpildiğinde güpürün gelinliğe eklenmesi ile yarattığı etki kadar güzel bir etki yaratır benim gözümde. Tatlılar ile ise ayrı bir değere sahip olur, mesela Revani ile birlikte ne kadar da güzel görünür =) 
Çocukken de pastaneye gittiğimizde sırf hindistan cevizinden oluşan minik pastacıklardan almasını isterdim annemden. Sonraları onun da tarifi internet sayesinde kolayca bulanabilir oldu.Yumurta akı şeker ve hindistan cevizinden oluşan nefis atıştırmalıktan bahsediyorum, adına ne denir bilmiyorum, yani kurabiye desem içinde un yok, tatlı desem şerbeti yok, pastacıkla atıştırmalık arasında bir şey sanırım =) Bu kurabiye ise biraz o tadı andırsa da tam anlamıyla aynı değil, çünkü içerisinde başka malzemeler de var. 


Gün bitmeden fotoğraf çekebildiğime öyle sevindim ki... Güneş ışığının fotoğraflardaki etkisine, güzelliğine bayılıyorum. Adana'da kışın havanın böyle olmasını çok seviyorum. Sabah henüz ısıtmaya başlamamış güneşin açık renkli ışıklarının, önceki geceden, yağmurun ağaç yaprakları üzerinde bıraktığı damlacıklardan yansımasını da görebilirseniz, işte o müthiştir. Sonrasında gün ilerledikçe turunculaşan güneş, balkona veya bahçeye çıktığınızda öyle bir ısıtır ki yüzünüzü, mutlu olursunuz sebepsiz yere. Ve şimdi gün batmak üzere bu şehirde... Yazın kasıp kavuran o sinirli halinden eser olmadan, bir tebessüm bırakıp gitmekte güneş.
İşte böyle güzel bir gün batımı öncesinde mis kokulu bir çay yanına bu kurabiyeler en sevdiğiniz şarkı ile harika olacaktır. 
Kendinizi şımartın =)

Malzemeler

2 adet yumurta (1 tanesinin beyazı dışına sarısı içine)
1,5 su bardağı şeker
200 gr tereyağı (olmazsa olmaz)
6 yemek kaşığı hindistan cevizi (içine) + kurabiyeleri kaplamak için yeterli miktarda da dışına
1 paket kabartma tozu
2 paket vanilya (olmazsa olmaz)
3 su bardağı un

Hazırlanışı

* Kurabiye hamurunu hazırlamaya koyulmadan önce tereyeğının oda sıcaklığında (veya sıcak bir ortamda) yumuşamasını sağlayın ve fırınınızı hazır olması için 180'C ye ısıtın ( fanını kullanmayın çok kurutacaktır )
* Yumuşamış tereyağı ile şekeri hamur için uygun bir kaba alıp iyice yoğuruyoruz ki şeker yağda erisin ve tereyağının kokusunu alsın
* Ardından yumurtaların 1 tanesinin tamamını, diğerinin de yalnızca sarısını bu karışıma dahil ediyoruz, beyazını ise dışına kullanacağız
* Vanilyaları da ekleyip yoğurmaya devam ediyoruz. İki paket vanilya olmasının nedeni bu kurabiyeye çok yakışacağını düşündüğüm için, siz dilerseniz 1 veya hiç kullanmaya da bilirsiniz.
* Hindistan cevizlerini de ekleyip karıştırıyoruz.
* Kabartma tozunu da ilave ettikten sonra unu eleyerek, parça parça harca ekliyoruz. Parça parça eklenmesindeki neden; harcın un alma kapasitesi ortam sıcaklığına göre değişebilme ihtimalinin olması.
* Ele yapışmayan bir hamur elde ettikten sonra, hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp elimizde yuvarlıyoruz.
* Dış kısım için ayırdığımız yumurta akına yuvarladığımız hamurları batırıp ardından hindistan cevizine buluyoruz.
* Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizip önceden ısıtılmış fırında 25 veya 30 dakika kadar pişiriyoruz. Fırın gücüne göre pişme süresi farklılık gösterebilir o nedenle arada bir, fırın kapağını açmadan bakıp kontrol ediyoruz, hafif kızarmaya başladığınızda kritik noktadadır, bir kaç dakika sonra ideal pişme durumuna gelecektir, aman daha çok var deyip bırakmayın yanabilir =) Fotoğrafta göründüğü gibi kızarınca fırından çıkarabilirsiniz.
* Fırından ilk çıktığında yumuşak bir haldedir, eğer parçalamadan alabilirseniz tel ızgara üzerinde soğumalarını sağlayın, bu mümkün değilse tepside de soğuyabilir. 
* Tamamen soğuduktan sonra ağzı kapaklı bir kapta saklamanız tazeliği açısından yaralı olacaktır.
Afiyet olsun =)

27 Aralık 2011 Salı

Çiz Çiz Çiz


Blogumdaki  konuları belirli başlıklar altında toplamıştım ancak bunların klasik listeleme şeklinde görüntülenmesi çok sıkıcıydı. Daha sevimli ve eğlenceli görseller kullanmak istiyordum. Sürpriz Kutudaki Hediyeler başlığı ile yayınladığım yazımda Mr.B 'ye doğum günü için hazırladığım kupadaki çizimlerimden esinlendim. Ve sol tarafta, alt alta dizili haldeki minik resimler çıktı ortaya =) Çizimlerini bilgisayarda yapmadım, bu nedenle bilgisayara aktarırken tam olarak istediğim sonucu elde edemedim. Ama olsun eski sıkıcı halinden iyidir değil mi? 
Kullandığım karakterin, ilk bakıldığında beni anımsatmasını amaçladım, başarabildim mi bilmiyorum =) 
Günler erken karardığı için hepsini yetiştiremedim, henüz çizmediğim bir kaç başlık daha var, onları da kısmet olursa yakında eklerim =)
Bu arada hangi çizimin hoşunuza gittiğini ve hangisine güldüğünüzü de yorumlarınıza eklerseniz sevinirim =)

23 Aralık 2011 Cuma

Keçe Bebek Patiği


Halasının Kuzusu  Ela'cığımın minicik ayaklarına, henüz doğmadan aylar öncesinde sevimli bir patik yapmıştım. Tabi o zamanlar cinsiyetini daha bilmediğim için unisex olabilecek şekildeki renkleri kullanmıştım. Prensesim maşallah 2 ayını çoktan tamamladı, Allah'ım uzuuuuun uzuuun sağlıklı bir ömür nasip etsin kuzucuğuma. İşte zaman geçtikçe mini mini ayakları büyüyor ve ilk yaptığım patik de artık küçük gelmeye başladı =) 


Tatlı civcivimin annesi yeşil rengi çok seviyor, bu defa ki patiğin yeşil renkli olmasını istedi. Ben de renkli bir şeyler olsun diyerek böyle bir patik çalıştım. Bakalım yengoşum beğenecek mi =)
İç kısmında açık mavi keçe ve dış dikişlerinde yine aynı tonda ip kullandım, tabanı içinse siyah keçeyi tercih ettim.
Bağcık olarak kullanılan kurdele içinse üzerindeki çiçekle aynı olması açısından beyaz renkli olanını ekledim. Ve bu kurdeleleri, çiçeğin ortasındaki tohum rengindeki iple çapraz bir dikiş ile yerlerine sabitledim.


Üzerindeki çiçekleri yaparken herhangi bir şey düşünmemiştim ancak bitiminde baktığımda; görüntüsüne ve kokusuna bayıldığım mum çiçeğine oldukça benzediklerini fark ettim ve daha çok sevdim bu patikleri. Siz nasıl buldunuz ?


*** Bu arada sol kısıma Formspring kutusu ekledim, bu sayede dileyenlerinizin bana sormak istediği kısa soruları daha çabuk ulaştırma imkanı olmuş olacak =)
*** Adana'da fimo hamuru satan yerler hakkında bilgisi olan varsa bana yardımcı olabilir mi =(

21 Aralık 2011 Çarşamba

Selülitiniz Varsa, Siz ...

Bir haftadan uzun süredir fırsat bulup da hakkında yazmak istediğim bir konu vardı; selülit =) Şimdi
" Eee ne var bunda bilindik bir şey , herkes konuşuyor yazıyor bunu"
diyebilirsiniz. Ancak geçenlerde (13 Aralık 2011'de) Okan Bayülgen'in Muhallebi Kralı adlı programını keyifle izledim ve çok beğendim. Biraz geç bir saatte yayınlandığı için veya rastlamadığı için aranızda izleyemeyenler olabileceğini ve orada konuşulanların bilinmesi gerektiğini düşünerek sizlerle paylaşmak istedim.
Konu selülit olunca bu alanda uzman kişilerdi konukları (doktor, estetisyen, cilt bakım uzmanı ...vs) ve gerçekten güzel, önemli noktalara değinmişlerdi.
Selüliti "yağ dokusunun kanlanmasındaki bozukluk" olarak niteliyordu doktor. Ve bunun büyük oranda genetik - hormonal, küçük oranda da beslenme, yaşam tarzı gibi nedenlere bağlı olduğunu söylüyordu. Üzerine bastırarak belirttiği bir diğer nokta ise "selülit tedavisi" gibi bir durumun söz konusu olmadığı, en son teknolojik makinelerin, kremlerin vs.lerin kullanılsa dahi yapabileceği en iyi şeyin "geçici selülit azaltılması" olacağıydı. Yani tedavi gibi bir durum yokmuş, sıfırlanamazmış. Bu durumda yapılması gereken şey selüit varsa bunu kabul etmek ve tamamen yok olmayacağını bilmektir =)
"Tamam kabul edeyim ama çok kötü görünüyor, hiç mi çaresi yok?"
veya 
"Henüz o kadar kötü değil ama böyle giderse canımı sıkacak gibi görünüyor" 
diyebilirsiniz.
Kesin çözümü yok ancak görünümünde düzeltme sağlanabilmekte.
Programdaki uzmanların söylediğine göre selülit kremleri bir çözüm değilmiş, çözüm oluyor gibi görünüyorsa da orada asıl etki eden kremin sürülüşü sırasında bölgeye yapılan mekanik masaj ile bölgedeki kılıcal damarlarda kan dolaşımını hızlandırmakmış. Yani bir sürü paralar döküp kremler alınmasındansa cilde iyi gelen doğal bir bitki yağı ile aynı şekilde masaj yapmak daha mantıklıymış ya da en basiti hamama gidip keselenin bile dediler  =)


Bu noktada ise; size iyi bir kabak lifi ile duşta sıcak su eşliğinde selülitli bölgeye keseleme (masaj) fikrini öneririm =) Ardından aynı bölgeye ilkine göre daha soğuk bir su tutulması da kan dolaşımını hızlandırmak açısından yararlı olacaktır.
Selülitin hormonal genetik gibi nedenlerinin dışında diğer oluşum sebeplerini ise; çok fazla alkol, sigara ve kahve tüketmek, uzun süre hareketsiz kalmak (ki ofiste oturarak çalışanlar için bu kaçınılmaz bir durum),çok dar kıyafetler ve şaşıracaksınız belki ama uzun süre topuklu ayakkabı giymek olarak belirtiyorlar. Kahve derken, 4'ü 5'i bir arada şekildeki instant kahvelerden, kremalı bol şekerli kahvelerden söz edilmekte. Diğer taneli veya filtre kahvelerin, Türk kahvesinin bir zararı bulunmamakta. Ancak o da belli bir miktara ( günde 4 -5 fincana dek) kadar zararsız. Hatta sabahları günde 1 fincan Türk kahvesinin sağlık açısından oldukça yararlı olduğu söylenmekte, örneğin kahve alzheimer oluşma riskini yüzde 50 oranında azaltıyormuş.


Peki ne yapmalı? En başta stresten olabildiğince uzak durulması gerekmekte, ve mümkün olduğu kadar topuklu ayakkabılardan kaçınılmalı. Su tüketiminin vücut ihtiyacı doğrultusunda yeterli bollukta olması, tuz tüketiminin azaltılması, spor ve tabi ki sağlıklı beslenme. Selülitin oluşumunu azaltmada ve oluşmuş olan selülitlerin görünümünde düzelmeye yardımcı olan bazı besinlerden de bahsedildi programda. Mesela zencefil ; deri altındaki yağ hücrelerinde biriken toksinlerin atılmasına, zayıf kan dolaşımını hızlandırmada güçlendirmede yararlıymış. Yazını başında da belirtmiştim, yağ dokusu gerekli biçimde kanlanmazsa selülit oluşmaktaydı. İşte zencefil kan dolaşımına yardımcı oluyormuş. Bir diğer besin ise kuşkonmaz ; folik asit içermekteymiş, selülite neden olan stresi azaltmaya yardımcıymış. Yağlı balık tüketmek ise cilde esneklik katması ve şişkinliği gidermesi bakımından etkiliymiş. Ispanak tarzı koyu yeşil olan sebzeler de beslenmemizde bulunması gerekenlerden. ( Hatta pişmediği için besin değeri de kaybolmayan hali ile nefis bir ıspanak salatası tarifi verebilirim =) ) Muz tüketimi ise su tutumunu azaltmaya yardımcıymış, bildiğiniz gibi tuz da vücutta fazla su tutulmasına ve şişkinlik oluşumuna nedendir. Bu sebeple tuz tüketimini azaltmanız da önemli bir unsur. Ki ben bu konuda oldukça zorlandım, ancak ilk iş olarak yemeklerde sofraya tuz koyulmamasını istemekle başladım. Çünkü sofrada tuz bulunduğunda bir çoğumuz yemeğin tadına dahi bakmadan hemen tuz atarız.  Ve avakado ise cildi taze, esnek tutmak açısından tüketilmesi gereken bir besinmiş. 
Spor yapmanın nasıl bir etkisi var derseniz doktor şu şekilde anlatıyor; "Kalbin kan pompalamada olduğu gibi kanı toplamada etkisi yoktur, kanı toplar damarlar toplar. Hareketsiz olunduğunda bu damarlar görevlerini yerine getirmekte zorlanır. Yürüyüş yapıldığında, adım attığımızda, kaslar ve hareket, damarlara yardımcı olur ve kanın toplanmasını sağlar, dolaşım hızlanır ve böylece yağlı doku da kanla iyi beslenmiş olur." 
Programda konuşulan ve yüzümde büyük bir tebessüm oluşturan ayrıca hepinizin gerçekten hoşuna gideceğini düşündüğüm konu ise şu; "Selülitiniz varsa siz, dişi bir kadınsınız." demektir. İlk duyduğumda ben de garipsedim ancak gerçek bu =) 
Şöyle ki; selülit oluşumunda büyük bir etken olarak östrojen yeralmaktaymış, yani, dişilik, kadınlık hormonu =) Ve o sırada izleyicilerden gelen bir soru şöyleydi "Rus veya kuzey kadınlarında neden selülit az, yok?" bu durumda doktorun yorumu ise "Kuzey ırkları 30 yaşından sonra ağır bozulmalar yaşamakta."şeklinde oldu. Ve diğer konuklar ise, Akdeniz  yani güney ırklarının daha selülitli yani daha östrojenli olduğu şeklinde yorum yaptılar. 

William Etty Candaules King of Lydia

Ve geçen bir diğer konu ise kadın güzelliğinin eskiden sanatta nasıl tasvir edildiği ile alakalı idi. Güzel kadının en iyi şekilde anlatıldığı tablolardan biri olan William Etty'nin Candules King Of Lydia  adlı eserinde selülitin bariz bir şekilde göründüğü üzerinde duruldu. Daha bir çok tabloda kadınların balık etli hafif göbekli bir şekilde resmedildiği gösterilerek, doğurgan ve gerçek güzellikte kadınların önceleri bu şekilde tercih edildiğinden bahsedildi. Hatta o zamanlarda balık etli, selülitli olmak zenginlik ve yüksek statü simgesiymiş. Zengin olan kişiler dilediklerini yiyor ve gidecekleri yere uşakları tarafından taşınıyorlarmış. Ve o sırada Okan Bayülgen gerçekten hoşuma giden bir yorum yaptı "Podyumda yürüyen modellere -İşte doğuracak kadın- diye bakılır mı, kim bakar, onlara elbiseyi iyi taşıyor, iyi askı denilir" dedi =)
Kadınların balık etli, selülitleri ile beğenildiği o zamanlara geri dönüş olmayacağı, kozmetik tüketimi, alış veriş açısından kadınların stres içerisinde çılgına dönecekleri bu dönemin hayli uzun süreceği kesin. 
Ama olsun, selülitlerin kadın olmanın doğasında olduğunu bilin ve buna göre kendinizle barışık olun en önemlisi de bu =)

16 Aralık 2011 Cuma

Çikolatalı Kurabiye ( Chocolate Chip Cookie )

Yeni yıl temasındaki fotoğraflara ben de bir iki tane eklemek istedim =)

Bu kurabiyeyi ile ilk defa, çocukluğumda yabancı filmde görüp öğrendim. Bilirsiniz 90'lı yıllar, hafta sonları pek bir güzel olurdu,özellikle de çocuklar için. Sabahları tüm kanallarda çizgi filmler, ardından çocuk programları ( Barış Manço ile 7'den 77'ye, Adam Olacak Çocuk, Dönence favorilerimdi ), öğleden sonraları yayınlanan çiftlik hayatı veya western tarzı filmler vee tabi ki pazar gecesi sinemaları =)  İşte çocukken izlediğimiz o filmlerde evin mutfağında veya güzel bir pastanede genelde cam kavanozlar (bazen de süslü kutular) içerisinde saklanan bu nefis kurabiyelerin sadece o ülkelerde olduğunu sanırdım. Çünkü o zamanlar gittiğimiz hiç bir pastanede veya ev gezmelerinde sunulan ikramlıklarda rastlamamıştım. Çok özel bir kurabiyeydi o, bu sonuca da şu nedenler ile ulaşmıştım:
Filmlerde;
---  Her güzel mutfaklı evde tezgah üzerinde mutlaka vardı
--- Cam kavanoz veya süslü kutularda saklanıyordu, demek ki farklıydı, diğer pasta veya kurabiye çeşitleri gibi değildi, 
--- Çocuklar annelerinden gizlice mutfağa gidip bu kurabiyelerden aşırıyorlardı
--- Geriye son bir tane kalmışsa, onu alabilmek için tartışma çıkıyordu
vs vs vs
Bu düşünceler içerisinde olan bir çocuk, büyük bir kavanoz dolusu  kurabiye hayali kurmadan durabilir mi peki =)


Tabi üzerinden yıllar geçti ;  internet sayesinde, tarifi kolay bulunur ve uygulanabilir bir hale geldi. Ama ne olursa olsun benim için hala aynı değerdedir =) Sanırım kurabiyeleri, fotoğraflar için yeni yıl temasına uygun bir şekilde özenle süslemiş olmamdan da anlaşılıyordur bu =)

Malzemeler

1 adet yumurta
1 paket vanilya
1 su bardağı şeker
1/2 paket kabartma tozu
2,5 su bardağı un
1/2 tatlı kaşığı tuz
100 - 150 gram kadar tereyağı 
1/2 su bardağı damla çikolata
Yapılışı

Oda sıcaklığında yumuşamış tereyağı ile şeker iyice karıştırılır, ardından yumurta ve tuzu da ekliyoruz. Sonrasında unu yavaş yavaş, yoğuırarak ve en önemlisi eleyerek ilave ediyoruz. Vanilya ve kabartma tozunu da aynı şekilde ekledikten sonra damla çikolataları da hamura dahil edip iyice yoğuruyoruz. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye hamurdan bir yemek kaşığı ile alıp koyduktan sonra üzerine kaşığın tersi ile hafifçe bastırıyoruz. Tepsiye hamurları yerleştirirken aralarında 3 cm lik boşluklar bırakıyoruz. Önceden 180'C ye ısıtılmış fırında 15- 20 dakika hafif kızarana dek pişiriyoruz. Eğer fırınınız turbofanlı ise derecesini düşürmeniz gerekebilir. Kurabiyelerin kızarması konusunda kararsızlık yaşarsanız fırın kapağını açıp tepsideki bir kurabiyeyi ters çevirip altına baktığınızda daha kesin bir karar verebilirsiniz. İlk çıktığında yumuşak olabilen kurabiyeleri mümkünse tel bir ızgara üzerinde bekleterek soğutun. Bu kurabiyelerin en önemli yanı kıtır kıtır bisküvi gibi sert bir yapıda olmasıdır, bu nedenle sıcak yenildiğinde bu özelliği göremezsiniz. Ve mutlaka kapalı bir kap içerisinde saklanması; tazeliğinin ve kıtırlığının koruması açısından gereklidir.  Buradan da neden bu kurabiyelerin filmlerde kavanoz veya kutularda saklandığını daha iyi anlamış oluyoruz =)

14 Aralık 2011 Çarşamba

Keçe Bebek Başlığı ( Felt Baby Bonnet )


Akşam fotoğraf çekmeyi pek sevmiyorum, fotoğraflanan objenin net bir şekilde anlaşılmamasına neden oluyor. Bu yüzden bu yazım yarına kalacaktı, ama, sabredemedim ve elimden geldiği kadar açıklayıcı, anlaşılır nitelikte fotoğraflar çekmeye çalışarak yayınlamak istedim =)


Fotoğraf çekiminde model sıkıntısı yaşandığı sırada, verdiği müthiş pozlar ile bize çok yardımcı olan  yün yumağı  hanıma teşekkür ederiz =) 


Çoğu zaman güneşli olup da bahar gelmiş gibi hissettirse de, havalar buralarda da epey soğuk olmaya başladı, ben de canım kuzum, tatlı yeğenim, çitlenbiğim için ,dışarıya çıkıldığında, giydirelim de minik kafası üşümesin diye bir başlık yapmak istedim =) 


Google' da arama yaptığınızda şu şekilde binlerce çeşidini görebileceğiniz Baby Bonnet' leri (bebek başlıklarını) çok beğenirdim, (aslında vintage tarzı olan çoğu şey, genelde hoşuma gidiyor ). Kuzucuğuma başlık yapmayı düşününce de, neden böyle bir modelde olmasın ki dedim, hem kulakları da gayet güzel kapatıp koruyordu.


Tamamen elde diktiğim için ön kısmına gölgelik eklemek açıkçası gözümü korkuttu. Zaten gölgelikli veya düz her türlü modeli vardı. Başlığı bitirdiğimde, ablam "Eski filmlerde, bebeklere, küçük çocuklara giydirdikleri başlıklara benzemiş." deyince, amaçladığım şeyi başardığıma sevindim =)


Bakmayın böyle büyük göründüğüne, fotoğrafları yakın plandan çekmeyi seviyorum =) Yapımında iki kat keçe kullandım, morun en sevdiğim bu tonundan yine uzak duramadım, iç kısmında ise lila rengini uygun gördüm. Yan kısmına beyaz bir çiçek ekleyerek başlığı tamamladım. Nasıl buldunuz? 

10 Aralık 2011 Cumartesi

Sürpriz Kutudaki Hediyeler


Daha önce yayınladığım yazımda bahsettiğim sürpriz kutunun içindekileri ve dahasını açıklıyorum. Gelen yorumlar karşısında açıkçası biraz üzüldüm, sürpriz dediğim için hediye kutusunu içinizden birisine yollayacağımı veya kampanya çekiliş tarzı bir şeyler yapacağımı düşünenler olmuş, üzüldüm, böyle bir izlenim mi verdi dün yazdıklarım  =( Ama eğer çok istenirse tabi ki güzel bir hediye çekilişi yapabilirim =)
Gelelim asıl konuya; takip edenler bilir, önceden bahsetmiştim  Mr.Biiii'nin Evlenme Teklifi  'den ve Nişanımız 'dan, yakın bir zamanda Mr.Biii 'nin doğum günü, ancak işlerimiz olduğu için kutlamayı önceden yapmam gerekti.


Hediye olarak istediği bir ayakkabıyı almak temelde düşündüğüm bir şeydi, klasiktir bu tarz şeyler bilirsiniz. Ama ben başka alternatifler de olsun istedim. Epey bir zamandır fikir arayışı içerisindeydim, geçenlerde internette dolaşırken gördüğüm bir blogger arkadaşımızın yapmış olduğu kupa güzel fikir oluşturmuştu. (Fakat ben bu fikri hangi blogda görmüştüm gerçekten hatırlamıyorum, çok fazla blog okuyorum çünkü. Eğer bu yazımı görürse ve "O benim blogumdu." diye belirtirse çok çok sevinirim, ve hemen fikir kaynağını da burada belirtirim.)  Ben de kupa üzerine, bize dair, minik hikaye kesitleri çizebilirim diye düşündüm. Bu kupanın yanında yine kendi süslediğim bir mumluk, bir kaç tane mum ve birlikte çekildiğimiz biiiiir çok çok fotoğrafı birleştirerek kendim yaptığım kolajı dijital çıktı yaptırtarak büyük bir poster halinde hediye ettim. Ancak o posteri burada yayınlayamıyorum, Mr.Biii izni çıkmadı =)


Mr.Biii ve ben =)  Mr.Bii kel değil , benim de saçım 4 dağınık telden ibaret değil ,yanlış anlaşılmasın =))


Klasik Türk filmi kavuşma sahnesi :P


Heyooo gezeliiiim =)


Durakta otobüs beklerken, her daim olan gırgır =)


Pasta yaptığımda Mr.Bii' nin buna sevinme şekli =)


Bu da aramızda bir espri =) 


Ve evlenme teklifi =)


Mr. Bii güzel kokan mumları pek bir sever bu nedenle ona kendi süslediğim bir mumluk yapmak güzel olur diye düşündüm. bu tarz bir mumluk yapma fikrini ise Cafe NoHut  'dan edindim.


Süslemede annemin sakladığı dantellerden biraz kırptım yani çaldım da diyebiliriz =) Biraz kırnap ipi , deniz kabuğu ve daha önce yaylamızdan getirdiğim taşı kırarak elde ettiğim çakıllardan yararlandım. 
İşte böyleeee =)

8 Aralık 2011 Perşembe

Sürpriz =)


Bu aralar yine biraz meşgulüm, yeni şeyler var üzerinde çalıştığım. Fotoğrafı görünce Yeni Yıl ile alakalı olduğunu düşünebilirsiniz . Ama hayır, çok farklı bir şey =) 1-2 gün içerisinde ne olduğunu yazacağım, fakat şu an yazamıyorum, sürpriz =) 

5 Aralık 2011 Pazartesi

Cupcake Cüzdan



Ben büyük çanta kullanmayı daha çok severim, içerisine her şeyi doldurabiliyor olmak en güzel yanı. Kötü yanı ise aradığınız bir şeyi tam da gerektiği anda bulamamanız =) Anahtar, ruj, otobüs bileti, bozuk paralar vs. Ama en çok da bozuk paradır sorun oluşturan, bilirsiniz çantadadır ama bir türlü bulamazsınız, taaa ki çantayı baş aşağı çevirip içindekileri tamamen dökene dek =)
İşte saklambaç konusunda oldukça başarılı olan bozuk paraları bir arada tutmak için, çoğu bayan minik cüzdanlar taşır. Benim de siyah, bilindik, basit bir bozuk para cüzdanım vardı. Epeydir daha renkli eğlenceli ve farklı bir cüzdan yapmak istiyordum. Pasta yapmayı ve yemeyi çok sevmemden cüzdanım da nasibini aldı ve ortaya bu sonuç çıktı.


Temel olarak cupcake yapmayı planlıyordum; bir kaç model çizdim, olmadı sildim, bir daha çizdim, sildim ... derken bu modelde karar kıldım. Kırmızı yanakları ve sevimli gülümsemesi ile pek bir şirin olacağını düşündüm. Ve tabi ki keçeden yaptım, arkası tamamen siyah keçe. Yalnızca göz ve ağız kısmında kumaş boya kullandım.


Sizce nasıl olmuş? 

2 Aralık 2011 Cuma

Köpük Boya ve Ciciler


Ara ara görünmeye başlayan ve sinir bozan beyazlara rağmen, saçımın doğal rengini değiştirmemeye karşı olan direncimi sonunda bu boya kırmış bulunmakta. Annemler saç boyası alırken ben de bakardım bazen renk seçeneklerine ancak, kendi saç rengime yakın olan tona bir türlü rastlayamamıştım. Ya bir ton koyu ya da bir ton açık görünüyorlardı. Kestane tonları değildi, kahve tonları da tam benzemiyordu. Kendi saç rengim kapalı ortamda siyah gibi görünürken, gün ışığında vs kahverengi tonunda görünüyordu. Aşağıdaki fotoğrafı da ışık altında çektim ki net olarak renk tonu anlaşılabilsin.


Temelde renk açısından bakıldığında pek fark yok, zaten amaçladığım da buydu, sadece saçımdaki beyazların kapanmasını istiyordum yani =) Yanında ekstra olarak daha parlak saçlar elde ettim. Köpük saç boyası piyasaya çıkalı çok zaman olmasına ve ilk defa saçlarımı boyamama rağmen ben sonuçtan oldukça memnun kaldım. Uygulaması gerçekten oldukça kolay, tavsiye ederim =)
Biraz daha değişiklik olması için epeydir kestirmeye kıyamadığım, ancak yıpranan saçlarımı cansızlığından kurtarmak için boyamadan önce kuaföre uğradım, değişiklik gerçekten iyi geliyor =)


Bir de bu güzel değişikliklerin üzerine, kendisi minik ama sevimlilikleri ve şıklıkları büyük olan iki yeni küpe aldım. İnci küpeler zaten vazgeçilmezlerimden =) Bu  gül küpelerden daha önce çok defalar görmüştüm (benim aldığım onlara kıyasla daha küçük boyutlarda,  almayı pek düşünmemiştim, ancak rengine bayıldım =)