30 Ekim 2013 Çarşamba

Eski Fotoğraflar (Fenerbahçe Anahtarlıkları), Yeni Haberler

 
Yazı başlığında da belirttiğim gibi, fotoğraflar eski, yani şu sıralar düğün hazırlığı dolayısı ile bu şekilde çalışmalar veya siparişler ile ilgilenemiyorum. Anahtarlıkların birisi, Batu adında dünyaya gözlerini yeni açmış bir bebeğin fanatik babası içindi.
Bir diğeri ise; kendisi Fenerbahçeli olmasa da, sevgilisi için güzel ve özel bir hediye edinmek isteyen beyefendinin isteği üzerine, isimlerinin baş harflerini içerecek şekildeydi.
Aslında anahtarlıkları bahane ederek; yani "Artık yayınlamam gerek bu çalışmaları yoksa neredeyse yıllar geçecek eskiyecek" şeklindeki düşünceler ile kendimi bloga yazı yazacak fırsatı bulmak için zorladım. Hiç mi fırsat bulamadım daha önce?
 
 
Elbette buldum, ancak artık düğüne bir kaç hafta kaldığı için duygusal ve fikirsel dengelerim karışmış durumda. Bir iki defa bilgisayar başına oturdum, blogda yeni yazı yazma kısmını dahi açtım, ancak parmaklarım bir türlü tuşlara dokunamadı.
Ah ne çok yazdım değil mi önceki yazılarımda da düğün nedeni ile gergin olduğumu, kafamın karışık ve yoğun olduğunu. Sanırım artık " Yahu şu kızın düğünü olsun bitsin de biz de kurtulalım kendisi de." diyorsunuzdur.
Ben, kendi adıma aynen öyle bir cümle kuruyorum, sıkıldım bu telaşlı hallerimden, ayağımı uzatıp oturayım, keyif kahvelerini dingin kafa ile yudumlayayım, bol bol film izleyeyim, aklımda yalnızca okuduğum kitabın canlandırdığı görüntüler belirsin istiyorum.
Hanımlar az da olsa burç konularında ilgilidirler, ben günlük burç yorumu vs konulara inanmam, sevmem de. Yalnızca karakter özelliklerine inanırım. Mesela ben kova kadını özelliklerine %90 uyan biriyim. Ve kova burcu kişilerinin az ya da çok kendilerine hayran oldukları bilinir. Şu zamana dek bu burca dahil olduğum için mutlu ve gayet de gururlu idim . Amaaa meşhur özelliklerinden olan planlı, titiz, ölçen biçen, programlayan yapısı artık beni çıldırma noktasına getirdi.



Biliyorum sakin olmalıyım, biliyorum bazı şeyleri akışına bırakmalıyım ve biliyorum ki her şey her zaman planlandığı gibi olmaz. Ama gelin görün ki bunları bilsem de yine de kendime söz geçiremiyorum. Herhangi bir aksilik anında birden köpürüyor, en basit pürüzde sanki koca dağlar yıkılmış gibi davranıyorum. Her ne kadar "Boş ver, zaten tamamen hayal ettiğin gibi olamaz." deyip dursam da  kendime. Olmuyor, olmuyor... Çok önemsediğim için çok titizleniyor, çok titizlendiğim için çok programlıyor, çok programladığım için de çok gerginleşiyorum.
Peki çaresi var mı? Var! O da yalnızca düğünün geçip gitmesi.
Uzun lafın kısası, buralardayım efendim, buralardayım da mazur görün beni, yani bir şeyler yazamıyorum ancak elimden geldiğince hazırlık aşamaları, ayrıntılar ile alakalı fotoğraflar çekiyorum. Kısmet olursa düğünden sonra o fotoğraflar ile güzel yazılar paylaşacağım sizinle.
İşte bu yüzden düğünden sonra görüşmek üzere inşallah.
Herkese sevgiler.

6 Ekim 2013 Pazar

Mum Değerlendirme

 
Eylül ayında dahi yazdan kalma günler yaşatan Adana'ya sonunda Ekim ayı ile soğuklar birden geldi. Hoş geldi, ama ben pek sevemiyorum bu havaları. Çünkü yazları bir o kadar nemli olan Adana sıcakları insanı yağmur altında kalmışçasına terletirken, şu an havadaki nemsiz, kurak esen rüzgar, her 5 dakikada bir nemlendirici krem kullanmama neden oluyor. Kimisi cildinin yağlı olduğundan yakınır kimi de işte benim gibi kuru olmasından. Mevsime göre bu özelliğimden bazen şikayet ediyor bazen de memnun oluyorum. Yazları avantajlıyım, ancak şu sıralar kurak havalarda aşırı sinir bozucu olabiliyor.
Tabi bir de üşüme hali var ki, bunun için neredeyse koleksiyon yapacak kadar çok patiğim ve  "Kışın battaniyesiz uyuyamaaaaaam!" diyecek kadar  katı bir kuralım var. Aslında bu yalnızca kışa özgü bir durum değil, baharda veya yazın hafif bir esinti dahi olsa üzerimi örtmeden uykuya dalamam =) 
İşte bu nedenlerden dolayı çeyiz hazırlıklarım sürerken, gözümde şu an en kıymetli parçalar battaniyelerim ve patiklerim, aman diyorum, aman onları unutmayalım eksik olmasınlar =)
 
 
Daha önce de söylemiştim bunca koşturmacanın içinde yine duramıyor ve aklıma gelen projeleri hemen hazırlamaya koyuluyorum. Benim gibi nişanlım da kokulu mumları çok sever. Hem rengini hem de kokusunu çok beğendiğim dev bir mumumuz vardı , tamamen bitmediği için atamıyor ama yakıp kullandığımız için de eskimiş görüntüsü rahatsız ediyordu. Bilirsiniz, annelerimiz bizler için minik harçlıklarla, kimi zaman babamızdan kimi zaman ev ahalisinden gizli gizli biriktirdikleri ile yıllarca neler hazırlamıştır. İşte o gizli hazineleri de ne köşelere saklamıştır. Yaptıkları bu derin çalışmaların sonunda işe yarayacağı gün gelince de çıkıverir ortaya ganimetler. Tabi ganimetler çıkarken yanında " Bununla bişi yapılır ki =) " malzemeleri de çıkıyor. İşte o an eski mumu eritip içine koyabileceğim cam kapları da bulunca, tamamdır dedim =)
Eski mumu eritmek için, çikolataları da eritme amaçlı kullanılan benmari yönteminden yararlandım. Yani yukarıdaki fotoğrafta da göründüğü şekilde metal bir kaba, mumları koydum. Bu kabı da orta ateşteki sıcak su tenceresine batırdım. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, mum bulunan kabın , tencere tabanı ile direk temas etmemesi, su üzerinde yüzdürülmesi gerektiği.

 
Eritme aşamasından önce (veya size yardım eden birisi varsa eritme aşamasında da olur tabi ki) mumları dökeceğimiz yeni kapların ağız kısmına, fitillerin, merkezde dik şekilde durmasına yardımcı olması için kürdan, çubuk vb malzemelerden bir askılık yapıyoruz. Ben mumları dekoratif amaçlı kullanacağım için gerçek fitil almadım, yerine kalın, aynı görünümde bir ip tercih ettim.

 
İpler hazır olduktan sonra erittiğimiz mumu kaplara eşit şekilde paylaştırıyoruz. Yaklaşık 1 saat içinde (ki bu süre ortam sıcaklığına veya tercih ettiğiniz mumun özelliğine göre de değişecektir) tamamen donmuş olan mumların, sırada cam kaplarını süsleme aşaması vardı.

 
Ben vintage tarzını sevdiğim için bu şekilde, kırnap ipi, eski anahtar türü malzemeler tercih ettim, siz dilediğiniz şekilde, hayal gücünüzle, daha hoşunuza gidecek süslemeler yapabilirsiniz. Denemeyi düşünenlere kolay gelsin =)