20 Aralık 2013 Cuma

Kuaför Tercihim

Buraları epey ihmal ettim, yorumlarınıza dönemedim, tebriklerinize teşekkürlerimi iletemedim. Ama yaşayanlar bilir ki evliliğin ilk ayı adaptasyon açısından zordur, önemlidir. Ki bizim henüz 1 ay dahi olmadı ve bir kaç gün sonra da eşimin doğum günü var =)  O nedenle beni bir süreliğine mazur görün, fırsat buldukça yazabildiğim yazılarımla gönlünüzü alabiliyorumdur umarım.
Lafı fazla uzatmadan konuya geçeyim öyle ise =)
Düğün telaşesinde hayalimdeki gelinliği bulmaktan sonraki en büyük problem; beni anlayabilecek, dile getirdiğim noktaları gerçekten dinleyerek uygulayan iyi bir kuaför bulabilmekti.
Olabildiğince duru ve kendine özgü olan görüntüden yanayımdır. Bunun için araştırır ,yorumları yazılanları okur, gözlemlerim.
İşte bu araştırmalarım saç ve makyaj modelleri konusunda o kadar çok olmuştu ki bilgisayarımda bir klasör dolusu fotoğraf birikmişti. Makyaj konusunda son tercihim netleşmişti, kararımı vermiştim. Ancak sizin de başınıza gelmiştir, şu şekilde olsun, böyle yapalım dersiniz ancak yine de "Aaa sen gelinsin azcık da abartı olsun" diyerek düğün günü karışık olan kafanızı daha da bulandırarak sonucu hayalinizden gittikçe uzaklaştıran bir halde kalkarsınız makyaj koltuğundan.
Bu nedenle makyaj yaptıracaksam, örnek aldığım fotoğrafı da koyar cebime öyle giderim =)
Yani hem bu makyaj girdabına hem de saç karasızlığıma çözüm ararken, daha önce nişanındaki saçının özeni ile dikkatimi kuaförüne çektiren kuzenime de buradan teşekkür ederim. Bilmeden de olsa dolaylı yoldan bana çözümü sunmuş oldu =)


Sonrasında başka çalışmalarının örnek fotoğrafları var mıdır diyerek araştırmaya koyuldum.
Google 'a "Saloon Cem Güneş" yazmam yeterli olmuştu zaten. Hemen facebook sayfasını ziyaret ettiğimde başka fotoğraf ne demek, çalışmalarının her açıdan detaylı karelerinin yer aldığı zengin bir arşivle karşılaştım. Benim için bu çok önemli bir ayrıntıdır. Bir çok kişi bir yerleri önerdi ancak somut olarak görmek, o kuaförün paletindeki renkleri nasıl tabloya dönüştürdüğünü anlayabilmem için önemli bir noktaydı.
Öyle ki bana göre her beğeniyi resmedebilmişti. En gösterişli ve abartılısından tutun da en sade ve doğal olanı görebilirsiniz o fotoğraflarda. Kimisine "Bu hiç bana göre bir model değil." ve kimisine de " Ooo bu gerçekten hoş ve beğenilesi bir model." dedim. Bunca farklı saç modeli ile karşılaşmam bende; " Eğer uç noktalardaki tonları; renklerin kendi doğasında, o rengi tercih eden kişiye yakışır biçimde tuvale dökebiliyorsa, gerçekten yetenekli, hayal gücü geniş ve benim de hayalimi anlayabilecek bir kuafördür." şeklinde bir düşünce oluşturdu. Hatta fotoğraflara bakarken "İşte budur, aradığımı buldum"  dediğim modeli de görünce bilgisayarımda kocaman bir yer kaplayan saç modelleri klasörünü de sildim. Ve böylelikle salonu bulup ön görüşme yapmak için koyuldum yollara.


Ve tahmin ettiğim gibi, çok güleç ve gerçekten sizi dinlediğini, önemsediğini hissettiren biri ile görüştüm. Öyle ki elindeki işi bırakıp karşınıza oturuyor ve pür dikkat sizi dinliyor. İşini bırakamadı ve sizden müsaade mi istiyor, sizin de zamanınız varsa hemen mis gibi bir kahve ikram edip sıkılmadan beklemenizi sağlıyor, bir de fal bakan birileri olsaydı tam olacaktı =))
Güler yüzü ile düğün stresinizi azaltmaya çalışan esprili hallerinin yanında, işinin konsantrasyonunu asla elden bırakmayacak kadar da ciddi tavrı ile gerçekten işinin ustası biri Cem bey, kendisine yeniden teşekkür ederim.
Hem kına gecemdeki hem de düğünümdeki saç ve makyajım; benim beğenime, hayalime göre oldu.
Kafa karıştıran cümleler ile ne makyaj ne de saç yapımı sırasında karşılaştım. Dile getirdiklerimin gerçekleşmesini izledim yalnızca.


Düğün, kına, nişan hazırlığında olan veya her zaman için iyi bir kuaför arayışında bulunan arkadaşlarım, okuyucularım olabilir diye belirtiyorum; gönül rahatlığı ile gidin, ne düşündüğünüzü hayalinizi dile getirin. Gerisi Cem beyin yeteneğinde, rahat olun =)
İletişim bilgilerine ve benim de yer aldığım detaylı saç modellerinin fotoğraflarına facebook sayfasından ulaşabilirsiniz.
Yine de adres belirtmemi dilerseniz , yeri çok basit;
Ziyapaşa Bulvarı Burger King arkası, Adana =)
---
Ayrıca dış mekan fotoğraf çekimlerimi merak edip sonuçları bekleyenler   Emre Şekeroğlu  'nun facebook sayfasından ulaşabilirler. Bir maşallah diyerek bakın fotoğraflarımıza efendim =)
Herkese sevgiler.

30 Kasım 2013 Cumartesi

Karlık Evi 'nde Balayı

         Uzuuun ve yorucu bir blog sessizliği ardından yeniden herkese merhaba. Bir önceki yazımda; düğün sonrasında balayında olduğumu belirtmiş ve döndüğümde ayrıntıları içeren yazılarıma başlayacağımı söylemiştim. Hem son güncel yayınım ardından geçen süre fazlalığından, hem de evlilik, düğün vs konularından dolayı anlatacak o kadar çooook şey var ki. Düzenli ve anlaşılır bir şekilde nasıl paylaşabilirim düşünüp duruyorum =) Hepsi zaten bir tek yazıya sığmaz, o nedenle bir süre okuyacaklarınız, düğünüm hakkındaki konuları içerecek.
          Söze balayı diyerek başladım öyle ise bu şekilde de devam edeyim. Düğünümüz 23 Kasım 'da oldu. Bu tarih her ne kadar Adana için halen bir t_shirt ve ince bir hırka giyilebilen güneşli günler yaşatmış olsa da, balayı mekanı arayışları sırasında biliyorduk ki, o tarihlerde Adana dışındaki şehirlerde hava sıcaklığı bu denli cömert olmayacaktı. Bu durumda "balayı için nereye gidilir" sorusu karşılığında Google 'ın ilk sırada sunduğu Antalya seçenekleri Kasım ayına ve aslında büyük oranda benim mantığıma uygun düşmüyordu. Deniz kenarında, bilindik otel ortamlarında tatil günlerini harcamak hiç ama hiç sevimli gelmeyen bir şeydir benim için. Mutlaka gezilip görülmeye değer bir özelliği olmalıdır gidilen şehrin. Herkesin balayı mekanları diyerek dayattığı, reklamını yaptığı, akla ilk gelen yerler benim için tamamen itici olmuştu her daim.
         Konaklanacak otel hem kendine özgü, hem evinizdeymişçesine sıcak ortamı olan, hem de bulunduğu yer gezip görülecekleri bol bir şehirde olmalıydı. Sonuçta balayı diyince illa dört duvar arasında tüketilmesi gerekmiyor bu güzel tatilin. Tam tersi birlikte bir çok yer gezip daha da renklendirilmesi gereken tatlı zamanlardandır. Eğer duvarlar arasına hapsolmaksa tercihiniz, evde kalmak daha az maliyetli bir balayı geçirmenizi sağlar bence.
         Neyse ki eşim de benimle aynı fikirdeydi ve hem harika güzellikteki yerleri gezip anılarımıza yenilerini ekledik hem de tercih ettiğimiz otel bize evimizdeki rahatlığı sunduğu için düğün yorgunluğunu attığımız oldukça konforlu bir tatil geçirdik. Biz tercihimizi Kapadokya 'dan yana kullandık ve geri dönüş zamanı geldiğinde " İyi ki de buraya gelmişiz." diyerek ayrıldık oradan.
         Çoğu konuda kendi fikir süzgecim yanında; araştırmadan, hakkındaki yorumları okumadan karar vermemeyi tercih eden ben, konaklayacağımız yer konusunda da aynı titizliği gösterip seçimimi yapmıştım. Ancak eşim Kapadokya 'da bir çok otel olduğunu ve henüz daha zaman olduğu için bir kaç yere daha bakmamı söylemişti. Baktım; günlerce, bulduğum her fırsatta araştırdım. Fakat ben kararımı çoktan vermiştim. Her ne kadar ben karar vermiş olsam da balayı yalnızca benim tatilim değildi, eşimin de içine sineceği ve onay vereceği bir yer olması gerekiyordu, doğal olarak.
         Bir gün gelip, çok güzel bir otel bulduğunu, arkadaşının tavsiye ettiğini belirtip bana fotoğraflarını gösterdi. Hemen kısa bir araştırma yaptım ve okuduğum yorumlar pek iç açıcı gelmedi. Bunu kendisi ile de paylaştım fakat balayı için gidilecek şehri büyük oranda ben belirleyince, otel konusunda kararı eşime bıraktım. Düğün sonrasındaki gün yola koyulduk akşam saatlerinde otele ulaşmıştık. Ancak yaşadığımız olumsuzluklar, eksiklikler, okuduğum ve araştırdığım şeylerin doğruluğunu kanıtladı ve ertesi gün, sabah erkenden oradan ayrıldık. O otelin adını ve ayrıntılarını doğru olmadığını düşündüğüm için yazmıyorum. Ancak Kapadokya 'ya gitmeyi düşünenler olursa iletişim kısmından bana ulaşıp öğrenebilirler.
          

 
   Her işte bir hayır vardır derler hani, işte o kötü otel sayesinde, benim daha önce araştırıp beğendiğim ve gayet de memnun kaldığımız Karlık Evi 'ne yerleştik. Toplamda konaklayacağımız 3 gece vardı, 1 gecesi diğer otelde geçince Karlık Evi için 2 gece kalmıştı. Öyle mutlu olduk, öyle memnun kaldık ki yeni "Ev"imizden , hiç bitmesin tatilimiz istedik. Çok sıcak bir ortam ve ilgi ile karşılandık. Tutabileceğimiz boş bir odanın olup olmadığını öğrenmek için beklerken dahi şık bir köşeye oturtulduk ve krakerler eşliğinde çayımızı yudumladık.
Sonrasında seçeneğimiz olan odaları görmek için oteli gezmeye koyulduk. İlk girdiğimiz oda benim daha önce de Karlık Evi 'nin internet sitesinde görüp beğendiğim bir oda idi, tamam dedik ve yerleştik. Aslında önceden odanızı beğeniyor ona göre rezervasyonunuzu yaptırıyorsunuz. Ancak bizim bu istisnai, zor durumumuzda dahi gerçekten çok memnun ve mutlu olmamızı sağladılar.
 
 
Sabah erkenden odamıza yerleştikten sonra vakit kaybetmeden Kapadokya 'nın güzelliklerini görmek için harekete geçtik. Ancak bir sorun vardı ve daha biz nasıl çözeriz bunu diye düşünmeden, Karlık Evi'nin oldukça düşünceli çalışanlarından biri olan Bukem hanım 5 dakika içinde derdimize derman sundu. Problemimiz şuydu; balayı için yer seçmiştik, gezmek  görmek istiyorduk ancak düğün telaşı ,koşturmacasından nasıl bir rota izleyeceğimizi , nereden nereye gidileceğini, nereleri mutlaka görmemiz gerektiğini, nerede ne yiyeceğimizi bilmiyorduk.  Aşağıdaki fotoğrafta görebileceğiniz iki parşömen kağıdı, hiç bir şey bilmeden, kimseye ihtiyaç duymadan Kapadokya'nın çoğu yerini rahatlıkla keşfetmemizi sağladı.
 
 
Belki küçük bir ayrıntı ancak çok düşünceli ve oldukça yardımcı bir el oldu bizim için.
Karlık Evi 'nin sıcak ve ilgili ortamı beni kendimden geçirdi ve daha ilk dakikalarda "Hemen fotoğraflamalıyım bu güzel yeri ve paylaşmalıyım" diye düşündüm.
 
 
       Karlık Evi 'nde kaldığımız ilk gün , aracımız da olduğu için ve verilen iki bilgilendirici parşömen sayesinde Kapadokya ' nın %80 'ini gezdik. Geri döndüğümüzde balayında olduğumuzu bilen Karlık Evi sakinleri bize çok hoş bir ikram, mumlar, tütsüler ve çiçekler ile süslenmiş bir oda hazırlamıştı. Kaldığımız oda 306 numaralı MAVİ oda idi. Kutu gibi (ki bizim için gayet yeterliydi büyüklüğü) sevimli, buna rağmen oldukça konforlu, manzarası ile büyüleyici, dekorasyonu ile evdeymişsiniz hissini veren tavsiye edebileceğim bir oda.

Sürpriz ikram =)
 
 
Gece fotoğraf çekmeyi sevmiyorum ancak hazırlanan sürprizler bozulmadan karelemem ancak bu şekilde mümkündü =)

 

 
Ben her ne kadar güzel bir fotoğraf elde edememişsem de çok çok rahat, konforlu ve oldukça temiz mis gibi bir yatak.
 
 
 
 
İkinci gün yağmuru, sisi fırtınayı haber veren bulutların, penceremizdeki sabah manzarası; dümdüz bir vadi sonunda dağlar, üzerinde çarşaf gibi serilmeye hazır gökyüzü.

Minik bir de keyif balkonumuz vardı, tüm vadiyi ve Uçhisar Kalesi 'ni kucaklayan.
 
 İlk güne tam tezat nitelikte yağmurlu ve kapalı bir hava ile karşılaştık ikinci gün. Buna rağmen kalan kısımları da görebilmek için düştük yollara ancak bir önceki gün gayet hoş olan sıcaklık artık o denli ılıman değildi, buz kestiriyordu, haliyle fazla süre kalamadık dışarılarda. Elimizdeki tavsiye mekanlar listesinden bir yer seçip yemeğimizi yedikten ve hediyelik eşyalarımızı da aldıktan sonra odamıza döndük. Ve 2. bir sürpriz ile karşılandık.

 
Üzerinde eşimin ve benim adımızın yazılı olduğu , Abdullah Şen ve Karlık Evi sakinlerinin ikramı olan özel yapım şarap çok hoş bir hatıra ve jest oldu bizim için. Hatıra demişken öyle de kalsın istedik, bozmadan aldık evimize getirdik.
 
 
 
 
Otel, oda artı kahvaltı şeklinde çalışmakta. Kahvaltı için restoran kısmı öyle hoş dekore edilmiş ki, sanki evinizdeki yemek odasına geçiyorsunuz. Kahvaltıdaki gıda çeşitliliğini saymak zaman alacağı için bir kaç kare fotoğrafladım, ancak bunlar yalnızca masamıza sığanlar, bunun yanında servis sehpasında roka salata vs de mevcuttu. Çayımızı da termosta sıcak sıcak yanımıza getirdiler. Bardaklarımız boşaldıkça doyasıya doldurup içtik.

 
 
 
Mevsim olarak baharda veya yazın gitmiş olsaydık daha yeşil manzaralar ile konaklayacaktık belki ama inanın bu hali dahi müthişti. Hatta eşimle, kar yağdığında kışın nasıl güzel olur buralar diye düşünmüştük.
 


 
 
 
Karlık Evi'nden otel olarak bahsetmek bana göre hiç yeterli bir tanımlama değil, adı üstünde ev demek en güzel tabir olacaktır. Sanki bir eşimizin bir arkadaşımızın dostumuzun evinde misafir olarak kalmışız hissini veren bir mekan. Daha netleştirmek ve gözünüzde hayalinizde canlandırabilmenizi kolaylaştırabilmek adına bol bol fotoğraf çektim, elimden geldiğince de paylaşmaya çalışıyorum.
 
 

 
Vadi manzaralı; tavla, satranç oynayabileceğiniz çok sıcak şirin bir köşe.

 Resim atölyesi kısmında yapılan resimlerin yer aldığı koridorlar.
 
 İki gün dahi de olsa hatıralarımızda gerçekten hoş bir yer edinen, kapısından çıkıp aracımızda yol almaya başlarken iyi ki de gelmişiz, iyi ki de burada kalmışız dedirten bir evimiz oldu Kapadokya'da. Bir tebessüm, küçük sürprizler, biraz ilgi öyle güzel kapılar açıyor ki insan kalbinde, buradan Karlık Evi çalışanlarına yeniden ve yeniden çok çok teşekkür ediyoruz.
Ayrılırken, aracımız ardından su dökerek gerçekten bir dost yuvasına veda ettiğimizi hissettiren   Bukem hanıma da sevgiler yolluyoruz.
Kaleme almayı unuttuğum veya merak ettiğiniz detaylar için, iletişim bilgileri için, nasıl bir yermiş burası , odaları nasılmış tüm bu sorularınızın cevabı için sizi  Karlık Evi 'nin sitesine yönlendireyim.
Bugün için anlatabileceklerim şimdilik bu kadar. Düğün, kına, balayı vs diğer tüm konuları sonraki yazılarımda okuyabilirsiniz.

26 Kasım 2013 Salı

Düğün Sonrası

Aylar öncesinden başlayan koşturmacalar, hazırlıklar, araştırmalar , düzenlemeler ardından; ışık hızında geçen ve "ne oldu, nasıl oldu, ne zaman bitti, geçti " dedirten, oldukça yorucu bir düğün ardından şu an balayındayız.
Hazırlık ve koşturmaca evresinde yeni yazılar yazamadığım için bulduğum bir iki dakikalık fırsatta, Adana 'ya döndüğümde paylaşacağım ayrıntıların haberini verip ; hem sizi biraz meraklandırmak hem de buralardayım, kaybolmadım demek istedim.



Şu anda, çalışanları gayet ilgili ve sıcak kanlı olan, çoook çok rahat ettiğimiz ve detaylarını uzuuuun uzadıya sonraki yazılarımda kaleme alacağım bir oteldeyiz. Hatıra olması adına kendimiz için, bilgilendirme olması adına da sizler için bol bol fotoğraf çekiyorum. Yeniden görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın, herkese sevgiler.

30 Ekim 2013 Çarşamba

Eski Fotoğraflar (Fenerbahçe Anahtarlıkları), Yeni Haberler

 
Yazı başlığında da belirttiğim gibi, fotoğraflar eski, yani şu sıralar düğün hazırlığı dolayısı ile bu şekilde çalışmalar veya siparişler ile ilgilenemiyorum. Anahtarlıkların birisi, Batu adında dünyaya gözlerini yeni açmış bir bebeğin fanatik babası içindi.
Bir diğeri ise; kendisi Fenerbahçeli olmasa da, sevgilisi için güzel ve özel bir hediye edinmek isteyen beyefendinin isteği üzerine, isimlerinin baş harflerini içerecek şekildeydi.
Aslında anahtarlıkları bahane ederek; yani "Artık yayınlamam gerek bu çalışmaları yoksa neredeyse yıllar geçecek eskiyecek" şeklindeki düşünceler ile kendimi bloga yazı yazacak fırsatı bulmak için zorladım. Hiç mi fırsat bulamadım daha önce?
 
 
Elbette buldum, ancak artık düğüne bir kaç hafta kaldığı için duygusal ve fikirsel dengelerim karışmış durumda. Bir iki defa bilgisayar başına oturdum, blogda yeni yazı yazma kısmını dahi açtım, ancak parmaklarım bir türlü tuşlara dokunamadı.
Ah ne çok yazdım değil mi önceki yazılarımda da düğün nedeni ile gergin olduğumu, kafamın karışık ve yoğun olduğunu. Sanırım artık " Yahu şu kızın düğünü olsun bitsin de biz de kurtulalım kendisi de." diyorsunuzdur.
Ben, kendi adıma aynen öyle bir cümle kuruyorum, sıkıldım bu telaşlı hallerimden, ayağımı uzatıp oturayım, keyif kahvelerini dingin kafa ile yudumlayayım, bol bol film izleyeyim, aklımda yalnızca okuduğum kitabın canlandırdığı görüntüler belirsin istiyorum.
Hanımlar az da olsa burç konularında ilgilidirler, ben günlük burç yorumu vs konulara inanmam, sevmem de. Yalnızca karakter özelliklerine inanırım. Mesela ben kova kadını özelliklerine %90 uyan biriyim. Ve kova burcu kişilerinin az ya da çok kendilerine hayran oldukları bilinir. Şu zamana dek bu burca dahil olduğum için mutlu ve gayet de gururlu idim . Amaaa meşhur özelliklerinden olan planlı, titiz, ölçen biçen, programlayan yapısı artık beni çıldırma noktasına getirdi.



Biliyorum sakin olmalıyım, biliyorum bazı şeyleri akışına bırakmalıyım ve biliyorum ki her şey her zaman planlandığı gibi olmaz. Ama gelin görün ki bunları bilsem de yine de kendime söz geçiremiyorum. Herhangi bir aksilik anında birden köpürüyor, en basit pürüzde sanki koca dağlar yıkılmış gibi davranıyorum. Her ne kadar "Boş ver, zaten tamamen hayal ettiğin gibi olamaz." deyip dursam da  kendime. Olmuyor, olmuyor... Çok önemsediğim için çok titizleniyor, çok titizlendiğim için çok programlıyor, çok programladığım için de çok gerginleşiyorum.
Peki çaresi var mı? Var! O da yalnızca düğünün geçip gitmesi.
Uzun lafın kısası, buralardayım efendim, buralardayım da mazur görün beni, yani bir şeyler yazamıyorum ancak elimden geldiğince hazırlık aşamaları, ayrıntılar ile alakalı fotoğraflar çekiyorum. Kısmet olursa düğünden sonra o fotoğraflar ile güzel yazılar paylaşacağım sizinle.
İşte bu yüzden düğünden sonra görüşmek üzere inşallah.
Herkese sevgiler.

6 Ekim 2013 Pazar

Mum Değerlendirme

 
Eylül ayında dahi yazdan kalma günler yaşatan Adana'ya sonunda Ekim ayı ile soğuklar birden geldi. Hoş geldi, ama ben pek sevemiyorum bu havaları. Çünkü yazları bir o kadar nemli olan Adana sıcakları insanı yağmur altında kalmışçasına terletirken, şu an havadaki nemsiz, kurak esen rüzgar, her 5 dakikada bir nemlendirici krem kullanmama neden oluyor. Kimisi cildinin yağlı olduğundan yakınır kimi de işte benim gibi kuru olmasından. Mevsime göre bu özelliğimden bazen şikayet ediyor bazen de memnun oluyorum. Yazları avantajlıyım, ancak şu sıralar kurak havalarda aşırı sinir bozucu olabiliyor.
Tabi bir de üşüme hali var ki, bunun için neredeyse koleksiyon yapacak kadar çok patiğim ve  "Kışın battaniyesiz uyuyamaaaaaam!" diyecek kadar  katı bir kuralım var. Aslında bu yalnızca kışa özgü bir durum değil, baharda veya yazın hafif bir esinti dahi olsa üzerimi örtmeden uykuya dalamam =) 
İşte bu nedenlerden dolayı çeyiz hazırlıklarım sürerken, gözümde şu an en kıymetli parçalar battaniyelerim ve patiklerim, aman diyorum, aman onları unutmayalım eksik olmasınlar =)
 
 
Daha önce de söylemiştim bunca koşturmacanın içinde yine duramıyor ve aklıma gelen projeleri hemen hazırlamaya koyuluyorum. Benim gibi nişanlım da kokulu mumları çok sever. Hem rengini hem de kokusunu çok beğendiğim dev bir mumumuz vardı , tamamen bitmediği için atamıyor ama yakıp kullandığımız için de eskimiş görüntüsü rahatsız ediyordu. Bilirsiniz, annelerimiz bizler için minik harçlıklarla, kimi zaman babamızdan kimi zaman ev ahalisinden gizli gizli biriktirdikleri ile yıllarca neler hazırlamıştır. İşte o gizli hazineleri de ne köşelere saklamıştır. Yaptıkları bu derin çalışmaların sonunda işe yarayacağı gün gelince de çıkıverir ortaya ganimetler. Tabi ganimetler çıkarken yanında " Bununla bişi yapılır ki =) " malzemeleri de çıkıyor. İşte o an eski mumu eritip içine koyabileceğim cam kapları da bulunca, tamamdır dedim =)
Eski mumu eritmek için, çikolataları da eritme amaçlı kullanılan benmari yönteminden yararlandım. Yani yukarıdaki fotoğrafta da göründüğü şekilde metal bir kaba, mumları koydum. Bu kabı da orta ateşteki sıcak su tenceresine batırdım. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, mum bulunan kabın , tencere tabanı ile direk temas etmemesi, su üzerinde yüzdürülmesi gerektiği.

 
Eritme aşamasından önce (veya size yardım eden birisi varsa eritme aşamasında da olur tabi ki) mumları dökeceğimiz yeni kapların ağız kısmına, fitillerin, merkezde dik şekilde durmasına yardımcı olması için kürdan, çubuk vb malzemelerden bir askılık yapıyoruz. Ben mumları dekoratif amaçlı kullanacağım için gerçek fitil almadım, yerine kalın, aynı görünümde bir ip tercih ettim.

 
İpler hazır olduktan sonra erittiğimiz mumu kaplara eşit şekilde paylaştırıyoruz. Yaklaşık 1 saat içinde (ki bu süre ortam sıcaklığına veya tercih ettiğiniz mumun özelliğine göre de değişecektir) tamamen donmuş olan mumların, sırada cam kaplarını süsleme aşaması vardı.

 
Ben vintage tarzını sevdiğim için bu şekilde, kırnap ipi, eski anahtar türü malzemeler tercih ettim, siz dilediğiniz şekilde, hayal gücünüzle, daha hoşunuza gidecek süslemeler yapabilirsiniz. Denemeyi düşünenlere kolay gelsin =)

30 Eylül 2013 Pazartesi

Evim Güzel Evim ( Home Sweet Home)

 
Bir yanda koliler, bir yanda paketler, bir yanda bohçalar vs hazırlıklar devam ediyor. Tuttuğumuz evde henüz bir başka kiracı oturmakta, yakın bir zamanda çıkacak, o zaman boya, temizlik işleri de tamamlanınca, eşyalarım taşınacak. Ancak şu an savaş alanı gibi ev (annemlerin evi) , her yerde bir kutu, bir hazırlanacaklar kütlesi.
Yine de tüm bu hengamenin içinde ben kafamdaki fikirleri somutlaştıran çalışmalarımı yapmaya devam ediyorum.
Nakış kasnağının dekoratif amaçlı kullanılmasını bu tür işlerle uğraşıyorsanız görmüş olma ihtimaliniz hayli yüksek. İşte o yaratıcı fikri ilk gördüğü andan beri aklının bir köşesinde tutan ben, aylaaaar öncesinden aldığım kahverengi kasnağı ne yapacağım nasıl bir desen kullanacağım konusunda kararsızlığımdan dolayı bir kenarda bekletiyordum. Daha önce  şuradaki  yazımda bahsettiğim anahtarlığı da hazırlayınca, kasnağı artık nasıl değerlendireceğim netleşmiş oldu.

 
Renk kombinasyonu da kesinleştikten sonra, kasnağı sprey boya ile siyaha boyayarak işe koyuldum. Başlangıçta üzerine çiçek vs türü bir şeyler düşünsem de, "Evim Güzel Evim" cümlesinin İngilizce versiyonu olan "Home Sweet Home" yazmakta karar kıldım.
Parçalar yavaş yavaş oluşuyor, bakalım bütünleşme aşamasında dekorasyon seçimlerim nasıl sonuçlanacak.
Dekorasyonun düşündüğüm gibi olmama ihtimalinde en büyük etken tahminimce halı konusunda olur. Çünkü takip ediyorsanız yazılarımı, bilirsiniz ki en nefret ettiğim noktalardan biri , karşımdaki kişilerin çıkıp da
 " Ama bu moda, herkes bunu alıyor, bunu istiyor, neden şu renk olmaz mı?" tarzındaki cümleleri ile muhatap olmaktır. Ben modaya uymam, herkesin aldığı şeyleri dayatılıyor diye hiiiç almam, bakarım, düşünürüm, aradığım bu mudur derim. Beğenirsem, deli rüzgarlı kafama uyarsa alırım. Neden deli rüzgarlı kafam diyorum, çünkü çoğu kişiye göre olması gereken, onların deyimi ile olağan çizgiler içinde değil fikirlerim. Ama böyle oldukça mutluyum ben, en azından farklıyım, kendimim, yapmak istediğim şekilde seçimlerim. Herkes bunu alıyor diyerek, herkes bunu giyiyor diyerek koyun misali yaşamıyorum. Kendi dünyamı gerçekleştirmeye çabalıyorum.
Ben mutlu isem, sevdiklerim mutlu ise sorun yok. Siz de deneyin bence, içinizden geldiği gibi olun, inanın daha mutlu olacaksınız.
Herkese sevgiler, bol gülücüklü bir haftanız olsun =)

24 Eylül 2013 Salı

D.I.Y : Anahtarlık ve Nedime Taçları

Düğün, çeyiz, eşyalar vs hazırlıkları ile uğraşmaktan, kafa yormaktan blogla ilgilenmeyeli 12 gün geçmiş !!! 12 gün !!! Aah ah her gün yeni yazılar yazabildiğim günlerimin değerini bilememişim.
 Ha ha ha =) şaka şaka,  bu telaşların bu günlerin de kendince bir güzelliği var bunun farkındayım =) Ve benim için gerçekten değerli bir o kadar da anlamlı günler bunlar. Hatta öyle ki aniden düşüncelere, hatıralara dalıp hüzünlenmekteyim. Temelde elbette ki mutluyum, ancak artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmek, en basitinden "- Anne " dediğim an "- Efendim? " diyen dünyalar kıymetlisi biricik annemin her daim yanımda olmayacak oluşu, kısmet olur da Allah bana da o güzel duyguyu yaşatırsa bir gün anne olma ihtimali, bir insanı sıfırdan yetiştirmek .... daha neler neler. Yani hüzün, sevinç, endişe ile harmanlanmış duygular dünyasındayım şu sıralar. Çoğu blog yazarı arkadaşımın da yorumlarında bana destek olup tavsiyelerde bulunduğunda söyledikleri gibi sanırım aslında yapmam gereken; düşünceleri endişeleri bir kenara bırakıp, tatlı telaşların güzel zamanların tadını çıkarmaya çalışmalı.
 Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim, nedimelerim için taçlar hazırladığımdan ve bu taçların pek de gösterişli ayrıntılı bir çalışma olmadığından. Gayet sade bir şeyler yapıyorum demiştim, biteli bir kaç gün oluyor, yayınlama kısmeti bugüneymiş =)
 
 
 Bunun dışında dekorasyon fikirleri, çalışmaları ile kafam oldukça dolu bir hale geldi, seviyorum bu tür projeleri. Mobilyaları, halıları veya herhangi bir eşyayı seçerken ya da tasarlayıp yaparken nişanlım veya ailem "Nerede kullanılacak bu , nasıl bir görüntü oluşacak?" şeklindeki soruları ile garip bakışlar atsalar da - şayet- aradığım malzemeleri, eşyaları bulabilirsem hedeflediğim bir dekorasyon var aklımda. Aslında ben çoktan düşüncelerimde evi yerleştirdim, odalarında gezip eksiklere bakıyorum ancak bunu karşımdaki kişilere ifade etmem pek mümkün olmuyor. İnşallah bu kendinden emin halim, sonuç ortaya çıktığında yerini mutluluğa bırakır =) Bakalım hep birlikte göreceğiz.
D.i.y çalışmalarına bayılıyorum, herhangi bir blogda sitede gördüğümde dikkatli bir şekilde inceler, yeri gelir o sayfalardan saatlerce çıkamam. İşte bu yüzden ben de elimden geldiğince bu yönde yaptıklarımı sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Doğal olarak bu aralar yazdığım d.i.y konulu yazılar (kısmet olursa) nişanlımla kurmayı düşlediğimiz yuvamız için hazırladığım projeler ile alakalı oluyor.
 Gelelim çalışmamıza, herkesin kolaylıkla, fazla bir masraf yapmadan deneyebileceği bir d.i.y projesi.
Kullanılmayan bir çerçeve ve eski anahtarlar , biraz da sprey boya ile sizce ne yapılabilir?
 
 
 Her ne kadar başlıkta yazdığım için heyecanı kalmasa da , evet efendim, gayet şık, anahtarlarınızı asabileceğiniz, duvar anahtarlığı. Eve geldiğinizde , evden çıkarken başa bela olan, nereye bırakıldığı bir türlü hatırlanmayan , saklanmayı seven başımızın belası anahtarlar; ya bir kaseye konmalı veya belli bir yere asılmalı ki sorun olmaktan çıksınlar. Ben anahtar askılıklarını daha bir beğendiğim için seçimimi bu yönde kullandım. "E dışarıda hazır satılan bir sürü anahtarlık var" diye düşünebilirsiniz, ancak bu proje ile eşyalarınıza, dekorasyonunuza uygun renk kontrası yaratacak anahtarlıklar yapma imkanınız var. Özellikle de benim gibi; basmakalıp , herkeste, her yerde olan en ufak bir eşyaya tahammülü olamayan, farklılıklar ülkesinin kraliçesi olduğunu hayal eden bir yapınız varsa.  Yapmanız gereken yalnızca fırçanıza biraz hayal dünyası almak.
Ve işte sonuç =)

 
 Öncelikle kullanılmayan fotoğraf çerçevesinin ön parçasını alıp sprey boya ile siyaha boyadım. Anahtarları asmak için askılık olarak yine anahtarlardan faydalandım. Bu noktada anahtarları bir kanca gibi bükebilmek benim gibi minyon bayanların yapabileceği bir iş olmadığından, baba gücünden yardım aldım. Yazık adamcağız da başlangıçta ne yapacağıma anlam veremedi ama oflaya puflaya da olsa yardım etti =) Tabi bunda biraz dır dırın da etkisi oldu sanırım =)
Askılık olarak kullanılacak eski anahtarları da büküldükten sonra yine siyaha boyadım. Duvara dayanacak ve çerçeve içinden görünen kısım içinse ince bir tahta parçası kullandım, bu parçayı da sarı renge boyadım. Hedeflediğim renk sarı değildi ancak boya almaya gittiğimde elimdeki en iyi seçeneğin bu olduğunu görünce aslında mecburi bir istikamete yöneldim. Ancak çalışma sonlandığında iyi ki de bu rengi bulmuşum dedim =)
 
 
Boyama aşamaları sonrasında çerçeveyi ahşap tutkalı ile tahta panele yapıştırdım. Askılık olan anahtarların vidalanması aşamasında yine babamın başını ağrıttım =)
İşte böyleee, siz bu çalışmayı dilediğiniz renklerde, dilediğiniz desenlerde yapabilirsiniz, dediğim gibi tek gereken hayalgücü. Yapmayı düşünenlere kolay gelsin =)
Yeni yazılarda görüşmek üzere, yine beklerim.

12 Eylül 2013 Perşembe

D.I.Y : Dekoratif Harfler

 
İkinci bir d.i.y projesi ile merhaba . Dekorasyona dair bir çok fotoğrafta; kitaplıkta, konsolda, yemek masasında ... vs güzel bir yer edinmiş dev boyuttaki harfler pek bir ilgimi çeker olmuştu son zamanlarda. Nereden bulunur, nereden alınır diye düşünürken, "nasıl yapabilirim acaba" diyerek elimdeki malzemeleri karıştırmaya başladım. Karikatür karakteri Fırat'ın da dediği gibi "Bişiy yaparım ben bunla ki" diyip kenara koyduğum, sessizce zamanını bekleyen tabaka köpük ilişti gözüme. Birden hayallere daldım, ki şu aralar pek bir hayal kurar oldum, henüz bulamadığımız evin nasıl görüneceği, neyi nereye koyacağım ve tabi ki de, yapmayı düşündüğüm dekoratif dev harfleri nasıl yerleştireceğimi de eklemek gerek bunlara =)

 
Yapımı tahmin ettiğim kadar kolay oldu mu harflerin ? Hayır =( Çizim değil, kesim değil ancak keçe ile kaplama aşaması kalın tabaka keçe kullanmak zorunda kaldığım için çok zorlu oldu. Ancak sizin elinizde ince tabaka keçe varsa onu kullanmanızı tavsiye ederim. Keçe dışında başka şeyler kullanılamaz mı? Tabi ki yaratıcılıkta sınır yoktur; mesela boncuklar yapıştırabilirsiniz, kumaş veya renkli kağıtlardan da yararlanabilirsiniz. Gerekli malzemeler yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi, kalem kareli kağıt(harf boyutlarını ayarlamak daha kolay oluyor), toplu iğne veya raptiye, cetvel, maket bıçağı, makas, silikon tabancası veya yapıştırıcı bir ürün, keçe ya da kullanmayı tercih ettiğiniz malzeme.
Harf boyutlarını belirleyip çizdikten sonra fotoğraftaki gibi yerleştirip iğnelerle tutturdum, maket bıçağı ile kesim aşamasında çok dikkatli olmanız gerekiyor, pasta dilimler gibi bıçağı dik tutup kısa kesiklerle çıkarmalısınız kalıbı, yoksa ya köpük dağılır veya elinizi kesebilirsiniz. Aman dikkat !
 
 
Sonuç olarak, kenarları tamamen düzgün olmama ihtimali yüksek, şu şekilde harfler elde edeceksiniz. Ancak merak etmeyin keçe ile kaplandığında kenarlardaki kötü görüntü sorun yaratmıyor. Fakat keçeyi kalın seçmem B harfinin oval kısımlarını kaplamada oldukça zorlanmama neden oldu  =(
Aşağıda da göreceğiniz gibi harfler dengede durmasına rağmen ben yine de ayak kısımlarına küçük keçe parçaları yerleştirerek denge olayını kesinleştirmek istedim, siz böyle tercih etmeye de bilirsiniz. Ben de ayak ekleyeyim derseniz o zaman kalın tabaka keçe ayak için daha doğru bir karar olur. 
Harf boyutları ise şöyleydi; yükseklik 24 cm, genişlik 21 cm.
 
 
Bir gelin adayı olarak , nişanlımın adı ve kendi adımın baş harfleri kaçınılmaz olarak yapacağım çalışmaydı. Ve işte sonuç ...
Yanına bir de kalp ekledim, ancak onu kullanma konusunda emin değilim, beklediğim kadar hoş olmadı sanırım. Bakalım evi yerleştirirken son kararı veririm, o zaman da güzel fotoğraflar çekip ev dekorasyonumu da sizlerle paylaşabilirim.
Görüşmek üzere...

10 Eylül 2013 Salı

D.I.Y : Gömlek Yenileme (Kurtarma)

Yine uzun uzun aralar ile yazıyorum yeni yayınlarımı, eskiden her gün mutlaka yeni bir şeyler paylaşırdım =(  Şimdilerde ya zaman bulamıyorum veya kafa yorgunluğu ağır basıyor. Ama üzülüyorum ihmal ettiğim için bloğumu.
Düğün yaklaştıkça kafamın dolu hali, ruhumun stres rüzgarları ile agresifleşmesi de artıyor. Ne zor işlermiş hazırlık aşamaları. Bilmiyorum belki de ben çok dalıyorum ayrıntılara. Gelinlik sonrasında ayakkabımı da bulabildim aradığım şekilde. Şimdilerde nedime taçları ile uğraşıyorum, nedime sayısını fazla tutmamaya çalıştım o nedenle bir kaç kişiye hazırladığım için sorun olmuyor . Zaten çok gösterişli şeyler değil yaptıklarım, oldukça sade taçlar. Düğünde gösterim için fotoğraf slaytımızı da ben hazırlıyorum, İstedim ki özenli ve gerçekten bizi anlatan bir çalışma olsun, dilerim salonun yayın yapan sistemi ile uyumlu olur da sorun çıkmaz. Yoksa o gece öylesine sıralanmış, alelade seçilmiş bir şarkı eşliğinde ruhsuz şekilde geçecektir fotoğraflar ekrandan =(
Kına kesesi veya nikah şekeri için de bir şeyler yapmayı düşündüm ancak o noktada artık HAYIR! dedim , çünkü bunca işin yoğunluğun içinde 300 - 400 kişilik bir kalabalığa oturup da el emeği keçe çalışması vs yapabileceğimi sanmıyorum.  Bu durumda mecbur hazır satılan seçeneklere yönelmeyi düşünüyorum, hiç istemesem de. Şu noktada daha çok, seçtiğim ev eşyalarının, tam olarak düşlediğim gibi olmasa da ona yakın tarzda bütünlüğünü sağlayabilmesi için çabalıyorum bir de. Mobilya tamam da halı beğenemiyorum =) Aslında canımı sıkan en önemli konu, ev bulamayışımız, ilanlardan bak bak, gez gez gör, nişanlım da ben de bitmiş durumdayız. Hayırlısı diyor yine de araştırıyoruz, bakalım sonuçları ilerleyen zamanlarda anlatırım zaten.



Asıl konuya gelecek olursam, daha önce kendisine nişan yastığı yaptığım canım arkadaşım, çok sevdiği bir gömleğinin kazaya kurban gittiğini ancak atmaya da kıyamadığını, kurtarıp kurtaramayacağımızı sormuştu bana. Ki bu soruyu soruşu aylaaaaaaar önceydi. Ah canım nasıl da sabırla bekledi beni =) Kuzum, geç oldu ama inşallah güzel olmuştur da beğenirsin.  
Nasıl bir şeyler yapacağıma karar veremiyordum. Keçe kullanmak riskli, dantel de kaba olabilir diyerek boncuklarda karar kıldım. Zaten gömlekteki beyaz minik puantiyelerle de minik cam inciler uyumlu olurdu. Fotoğraftan da gördüğünüz gibi üzerinde lekeler vardı. Yalnızca lekelerin olduğu kısma müdahale edince gömlekte bir eksiklik oldu. ben de dengeyi cep kısmına da bir şeyler ekleyerek sağladım.

 
Yapım aşamasında "Tamam boncuk kullanacağım da nasıl bir desen çözüm olur." diye düşünürken, küçük bir kağıtla kalp şeklinde kalıp yapıp içini boncuk dikerek doldurdum. Biraz zaman aldı ancak sonuçtan ben memnun kaldım. Bakalım gömleğin asıl sahibi nasıl bulacak =)
 
 
Gömlek üzerinde inci hakim olunca eski düğmeler görüntüyü bozan bir unsur haline gelince ona da düğmeler yerine onlara eşit boyutlarda iri inciler dikerek çözüm bulmaya çalıştım. Hem daha uyumlu hem de daha şık bir görüntü olduğunu düşünüyorum.
 
 
Yenileme aşamasını bitirir bitirmez, gün ışığını kaçırmadan karelemeye çalışınca , daha ütülemeden çıkmış oldu karşınıza çalışmam.  O nedenle fotoğrafta gördüğünüz kırışıklıkların kusuruna bakmayın =)
 
 
Yeni gelişmelerle yeniden görüşmek üzere, mutlu haftalar herkese...

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Gelin Damat Kadehi

Düğün zamanı yaklaştıkça, hissettiğim heyecan mı endişe mi bilemez oldum. Hani herkesin hayalinde yarattığı bir düğün vardır ya, işte onu gerçekleştirebilmek için çabalıyorum. Tabi ki başkaları tarafından da beğenilecek, herkesin eğlenerek ayrıldığı bir gece olsun istiyorum ancak en çok da kendim için planlar düşünüyor, hazırlıklar yapıyorum. Ve amacım düşlediğim her bir detayı gerçeğe yaklaştırmak. Endişem de aslında bu yüzden. "Acaba şu da mı olsaydı, şunu neden düşünememişim..." demek istemiyorum.
Ve şu sıralar kafamdaki küçük ayrıntılar ile uğraşıyorum. Söylediğim gibi, belki de o karmaşada, o kalabalıkta kimsenin dikkat etmeyeceği, önemsemeyeceği, ancak benim mutlu olmamı sağlayacak ayrıntılar bunlar. Bir çok yerde farklı versiyonlarını görmüş, hatta kendi düğününüzde kullanmış olabileceğiniz bu süslü kadehler gibi mesela. 


Bir benzerini nette dolaşırken gördüğüm bu kadehlerde en çok hoşuma giden ayrıntı gelin ve damadın soyadlarının yer almasıydı. Yeni bir soyadını kullanma fikri halen garip gelse de biliyorum ki alışacağım. Ancak ilk zamanlarda, herhangi bir yerde, kurumda vs adımı soyadımı sorduklarında ilk tepki ile eski soyadım düşecektir dilime, ama o anların da kendine özel bir hatırası oluşacaktır değil mi =)


Karşınızdaaaaa "Bay ve Bayan Yıldırım" =) 

Kadehleri süslerken biraz zorlandım, simetri konusunda problem yaşadım, ancak ilk kez böyle bir çalışma yaptığım için kusurları görmezden gelmeye çalıştım. Şu an için düğün töreninde kullanmayı düşünüyorum kadehleri, fakat, aşırı stres altındaki fırtınalı ruh halim o gün neye karar verir, sağı solu belli olmaz. Belki daha iyisini, daha farklısını hazırlamaya çalışırım, belki de bu ayrıntıyı umursamaz hale gelirim. Bakalım onu düğün günü göreceğiz artık =)