31 Mayıs 2011 Salı

Karamelize Nektarinli Pasta

Pasta, tatlı, şeker...vs krizlerimden birisini yaşıyordum bugün, o kriz; biraz uğraş sonrasında bu görüntüyü ortaya çıkardı =)
Bu cümleyi okuyanlar da beni, tombik birisi sanacak , gerçekte zayıf; ancak damak zevkine düşkün biriyim =) Mesela lahmacunu çok severim, ancak Antep usulü denir hani, hıh, işte öyle olacak. Neyse neyse o konulara girmeyeyim.
Nasıl bir pasta yapsam, elimde ne malzemeler varmış diye araştırmam sonucunda ortaya çıktı bu pasta. Pandispanya kullanacağım pastalarda tarifim standarttır ki maşallah hep güzel sonuçlar verdi. Pandispanya tarifini ise uzun bir süre önce Çikolata Kavanozum 'dan edinmiştim (kendisi de Emel Başdoğan'ın kitabından uygulamış). Tarifini buraya ekleyeceğim, ancak ayrıntılı ve fotoğraflı anlatımını merak ederseniz sizi o bloga yönlendireyim =)
 Eritilmiş şeker ipliklerine bakar mısınız, bu karamel şeklindeki şekerlerin hepsi çıtır çıtır, pastayı yerken ağzınızda, minik sürprizler gibi çıtırdıyorlar =)

(Tarifi aynen yazıyorum)
Pandispanya Malzemeleri
4 yumurta (ben 3 kullandım)
1 su bardağı şeker
1 su bardağı un
1/2 su bardağı nişasta
1 çay kaşığı limon suyu
1/2 çay bardağı kaynar su
1 paket vanilya (ben kullanmadım)
Yapılışı
*Yumurtaların akını sarısını ayırın.
*Yumurta sarılarına şekerin yarısını ilave edin ve çırpın
*Bir tarafta da yumurta aklarını köpük köpük olana kadar çırpın tam bu esnada limon suyunuda ekleyin
*Çırpmaya devam ederken şekerin yarısını içine dökün bir süre sonra beze yaparken ki yumuşak dokuyu yakalamalısınız..
*Yumurta sarılarını mayonez kıvamına gelince kaynar suyu ekleyin

*Un nişasta ve kullanıyorsanız vanilyayı bir kapta eleyerek karıstırın
*Unlu karışımı, yumurta sarıları ile birlikte yumurta akının bulundugu kaba aktarın
* ÇIRPMADAN! tahta bir kaşık veya spatula ile karıştırın
*Yuvarlak kek kalıbın tabanına yaglı kagıt serin
**ÇEVRESİNİ YAĞLAMAYIN PANDİSPANYA TUTUNAMAZSA KABARMAYACAKTIR
*175 derece ön ısıtmalı fırında 40-45 dakika kürdan temiz çıkana kadar pişirin
*Çıktığında kalıbı ters çevirip sogutun bu sayede çökme yaşanmayacak

*İyice soğudugunda kalıptan ayırıp tel ızagara üzerinde kalan sıcaklığını giderin
*Streç filme sarıp bir gece bekletin eğer bekletemeyeceksiniz birkaç saat buzlukta bekletmenizde kafi olacaktır çünkü soğumayan pandispanya keserken parçalancaktır

Muhallebi Malzemesi


3 su bardağı süt
1 paket vanilya

1/2 çay bardağı nişasta
1/2 çay bardağı un
1,5 çay bardağı toz şeker
1 yemek kaşığı margarin

Un, nişasta ve vanilyayı tencereye alıp çırpma teli ile karıştırırken sütü ilave edin, unun topaklanmamasına dikkat ederek sütün 2. bardağını da ekleyin. Ardından şekeri de ilave ettikten sonra, sürekli karıştırarak pişrin. Koyulaşıp muhallebi kıvamını aldığında ocağı kapatın ve margarini ekleyip iyice erimesini sağlayın. Arada bir karıştırarak da soğutun.

Pandispanyayı ortadan ikiye kesin ve alttaki parçaya kremadan sürüp ocağa yakın bir yerde bekletin(nektarinleri çabucak pasta içine dizebilmek için)
2 adet nektarini dilimleyin (sert oldukları için kabuklarını soymadım). Tavaya 2 yemek kaşığı şeker koyup iyice eritin. Eridikten sonra altını kısın, yanmamasına dikkat edin. Eriyen şekere nektarin dilimlerini atıp kavurun. Erimiş şekerin, nektarinlerin her yanına dağılmasını sağlayın. Ardından kavrulan nektarinleri krema sürdüğünüz katın üzerine dizin. Bu işlemi çabuk yapmanız gerekiyor çünkü şekerler donup kıtır kıtır oluyor =)
Ardından pandispanyanın diğer katını kapatıp kalan krema ile pastanın  dışını kaplayın. Üzerini dilerseniz yine eritilmiş şekerle benim yaptığım gibi ,dilerseniz de kendi zevkinize göre süsleyin.

29 Mayıs 2011 Pazar

Kapı Süsü (Felt Yarn Wreath)


Bir çok yerde gördüğüm ve epeydir yapmak istediğim kapı süslerinden sonunda yaptım, annem de çok severdi bu süsleri, sonuçtan memnun kaldı, mutlu oldu =)

Başlangıçta tüm gövdeyi keçe ile kaplamayı düşünmüştüm, ancak çimen üzerinde açmış çiçekleri andıran bir görüntü elde etmek istiyordum. Bu nedenle yeşil sakallı yün kullandım. Üzerine de yaptığım çiçeklerle renk bütünlüğü oluşturması açısından  siyah ip ile şeritler geçtim.

Keçe top, inci ve cam boncuklarla da süsleyip tamamladım.

Biraz karanlık olduğu için flaşlı çekim yapmak zorunda kaldım =(

Kapımıza asınca da böyle göründü =)

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Ben Küçükken .... Sanıyordum

   Bu aralar bir derdim var ki uuf uf , kimse böyle bir şey yaşamasın diyceğim ama çoğu kişi yaşıyormuş. Yaş 20 'yi geçti ama benim 20'lik dişler yeni çıkıyor. Biliyordum aslında daha genç olduğumu, nüfusa erken yazdırmışlar beni =))) Hani derler ya "ben daha 18 yaşında gencecik biriyim" diye, hıh işte tam da öyle diyebilirim bu aralar =)
Ayhh gülemiyorum bileee =( Sevgili 20'lik dişlerim sağolsunlar hepsi anlaşmış, Mekila'ya iyilik yapalım demiş olmalılar ki dördü de aynı anda çıkıyorlar. Neyse ki 2 tanesi insaflı davrandılar da fazla zorlamadan çıktılar. Ancak bir tanesiii of of of beni mahvetmiş durumda, dün diş doktoruma gittim, durum vahim =( Alt çene küçük olduğu için yer bulup da çıkamayan ve sadece 1/3 ü görünür haldeki dişim çene eklemime baskı yapıyor, çevresi de şişmiş durumda =( Yani sonuç olarak bir çene cerrahı çekmek zorunda o dişi =(
Lütfen bana dua ediiin =(


Sevgili Mia Wallace cığım beni mimlemiş, teşekkür ederim canım =)
Mim konusu " Ben küçükken ... sanıyordum. "
Ben küçükken; o zamanlar mavi metal kutularda satılan Nivea kremi avuç avuç alıp yüzüme sürer ve sonra kendi kendime cilt bakımı yaptığımı sanırdım.
Ben küçükken; klozetten siyah renkli, acayip dişleri olan sivri burunlu değişik bir canlının çıkıp beni ıssıracağını sanırdım.
Ben küçükken; gece yatağıma yatmak için yaklaştığımda yatağımın altından birinin ayağımı yakalayacağını sanırdım, bu yüzden yatağıma zıplayarak çıkmaya çalışırdım.
Ben küçükken; ablamın üvey olduğunu sanırdım, nedeni ise abim ve benim ablama göre biraz daha koyu tenli olmamız. Hatta ablamın beyaz tenli olmasının çok fazla yoğurt yemesine bağlı olduğunu sanırdım. Çünkü ben yoğurt sevmez ve yemezdim.
Ben küçükken; Fatoş bebeğime (o zamanlar Barbie bebekler yoktu, dizleri bükülebilir Fatoş bebekler vardı.) yaptığım kutudan evinde gece onun da uyuduğunu sanırdım. Kutuya açılıp kapanabilir pencere dahi yapmıştım =)
Ben küçükken; benim adımda başka hiç kimsenin olmadığını sanır, gurur duyardım, ancak bir gün birisinde duyduğumda büyük şok yaşamıştım. İsmim de pek yaygın değildir sanırım bu nedenle öyle düşünmüşüm. (Mekila blog için kullandığım bir nick, gerçek adım değil)
Ben küçükken; yuvalarından içeriye toz şeker döktüğüm karıncaların, içeride "oleeey ziyafeeet, teşekkürler Mekilaaa" diye sevinip eğlendiklerini sanırdım.
Ben küçükken; şampuan ve dişmacununu karıştırıp sihirli formül yaptığımı sanırdım.
Ben küçükken; henüz yüzme bilmez ve kolluklar ile yüzerken, denizin tabanından bir şeyin gelip bacaklarımı yiyeceğini sanırdım. Bu düşüncem zamanla azalsa da hala etkisi var, değiştiremedim, bunun nedeni ise o zamanlar Jaws ve pirana filmleri epey meşhurdu, ağabeyim de sürekli anlatıp beni korkuturdu.
Ben küçükken; çiçeklerin de yemek yemeleri gerektiğini sanırdım ve anneme gelen çiçeklerin suyuna şeker atardım.
Şimdiiii mimlediklerim;

27 Mayıs 2011 Cuma

Zuhal Bebe (Bebek Cicileri)

 (Ciciler, fotoğraflar yakın çekim olduğu için büyük görünebilir ancak hepsi yeni doğan bebişler için, yani minicikleeer =) )
Bugün annemin izin günüydü, fırsat bu fırsat diyip biraz alış-verişe çıkalım dedik. Ama bu alış-veriş kendimiz için dedğildi. Allah kısmet ederse, Rabbim sağlık sıhat nasip ederse hala olacağım İNŞALLAH =)
( SİZDEN ŞU NOKTADA BİR RİCADA BULUNACAĞIM: Lütfen dualarınızı esirgemeyin, öyle sevgi öyle hasretle bekliyoruz ki bu bebeği, sağlıklı sıhatli bir şekilde doğması, annesinin kucağında olması için lütfen dualarınız ile bizden desteğinizi esirgemeyin. )
Bu cicileri gördüğümde benim halimi tahmin dahi edemezsiniz, karşımıza sunulan her yeni ürün ile ben " Ayyy", "Yeriiiim" şeklinde tepkiler veriyorum, yani kumaş olmasa, yenilebilir olsalar hepsini yiyeceğim o denli =)

Şu minik ayaklara bakar mısınız =))))
Efendim bu şeker mi şeker cicileri Zuhal Bebe 'den aldık. Biz tavsiye üzerine gitmiştik ve çok çok memnun kaldık, şimdi de size tavsiye ediyorum =)
Kendi halinde şirin bir dükkan, zaten orada size yardımcı olan iki tatlı teyze var, öyle güzel yönlendiriyorlar ki, öneride bulunuyorlar, çok şeker insanlardı. Biz bundan sonra bebek ürünlerini her daim oradan almaya karar verdik, o kadar beğendik =)
Hem kaliteli, hem de (birazdan göreceksiniz) onlarca ürüne çok uygun bir fiyat ödedik.
Gidin görün, Mekila'nın Gezegeni tavsiye etmişti, ben de başkalarına tavsiye edeceğim diyeceksiniz, eminim =)
Zuhal Bebe Adana'da , Vali Yolu Meto Apartmanı altı, no: 10/A Tfl: (0322) 453 49 37.

Öyle çok mağaza gezdik ki, hiç birisindeki ürünler de içimize sinmedi, ancak Zuhal Bebe 'de herşey çok güzeldi, hatta annem; "İşte bizim zamanımızdaki bebek giyisileri, hepsi de pamuklu" diyerek bir sevindi ki  =)
Şu yeleğin şirinliğine bakar mısınız yeniden bebek olası geliyor insanın, hepsi de yumuşacık, mini minnacık, çok sevimliler =)

Polar yelek =)

Şu tulumdan tombiş bacakların çıktığını düşünsenize ayy ay =)

İşte bu da annemin gördüğünde en çok sevindiği ürünlerden biriyd.  Bir çok yerde " zıbın var mı? " sorumuza "o nedir" şeklinde cevap veren mağazalardan sonra Zuhal Bebe 'de zıbınların her türlüsünü bulunca düşünün nasıl mutlu olduk =)

Bu battaniyeyi öyle çok kıskandım ki, neden bizler için böyle ciciler üretilmiyor dedim içimden, öyle yumuşak öyle tatlı bir battaniye ki =)

Ooy oy oy şu minicik çoraplara bakar mısınız =)

Bu da mama önlüğümüz =)
İşte böyle, postumu okuduktan sonra bu cicileri güzel ve sağlıklı günlerde giymesi için bebeğimizden duanızı esirgemeyin olur mu?

24 Mayıs 2011 Salı

Afrika'da Gün Batımı

Afrika'da gün batımını keçe ile resmetmeyi denediğim bu çalışmam, aslındaaaaaaa....


bir el çantasııı =)) Başlangıçta normal bir gün batımı resmetmeyi planlıyordum kafamda, ancak yaptıkça ve sonuç şekillenmeye başladıkça, bana daha çok Afrika'yı anımsattı. Her zaman olduğu gibi  döşeme aşaması hayli zahmetli ve uzun süren bir çalışmaydı.

Çantanın içine sentetik kahverenkli bir keçe ile astar yaptım. Sap kısmı ise yine keçe yünlerinden hazırladığım iplerden.

Çantanın arka kısmında kompozisyonu devam ettirmekti amacım, bu şekilde bir sonuç elde ettim, çimenler ve ağaç yaprakları çantanın arka kısmına doğru uzanıyor.
Bu cici el çantası ile ilgilenenler mekilaningezegeni@gmail.com adresinden bana ulaşabilirler =)

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Keçe Kordon Kolye

Bahar demek bir yana dursun artık Adana'ya yaz geldi, güneş öyle bir yakıyor ki, kışın pudra gibi beyaz olan tenler, birden bitter çikolata gibi oluyor =) Hatta şok yaşayan  kollar, bacaklar,yüzler, kısacası yazlıkları giyip güneşle karşılaşan yerleriniz size bir de sürpriz yapıyor, zebra gibi bir görüntü hediye ediyor =) Anlaşılan bu yaz Adana yine çoook çok sıcak olacak, biz de ilk fırsatta yaylaya kaçacağız =)
 Keçeden bir şeyler yapmaya dur durak bilmeden devam ediyorum, elimde değil, keçe dünyasının sonu yok gibi, sürekli aklınıza yeni fikirler geliyor. Seviyorum ben bu işi =)
Bu defa pek bir meşhur olan, kordonlardan yapılan kolyelere keçe dokunuşu ile bakayım dedim =) Keçe yünlerinden yaptığım iki kalın ipi bu şekilde bir kolyeye dönüştürdüm.

Pemde keçe ipin bir kısmı ile fiyonk yaptım ve üzerine daha önceden hatırlayacağınız mavi boncuklardan dikip kolyeyi tamamladım.
İlgilenenler için mekilaningezegeni@gmail.com =)

22 Mayıs 2011 Pazar

Keçe Boncuklu Bileklik

Mavi, kırmızı, beyaz renklerin uyumuna bayılırım, zaten bu renklerden oluşan kombinler de genelde denizci stili olarak adlandırılır. İşte bu muhteşem üçlü rengi en iyi tamamlayan bir diğer renk olan altın sarısı tonlarındaki metal, boncuk ve pullar ile süslediğim bir bileklik yaptım.

Bilekliğin gövdesini oluşturan kırmızı ipi, mavı ve beyaz renkteki renkli topları da keçe yününden hazırladım. Mavi beyaz keçe toplar ile aynı renkte nazar boncuğu da çok güzel bir uyum yakalmamı sağladı. 

Keçe topların alt ve üst kısımlarına altın sarısı renkte pullardan yerleştirdim, aman nazar değmesin =)
Bu cici bilekliği de diğer ürünlerim gibi pazarımda bulabilirsiniz, ilgilenenler herzamanki gibi mekilaningezegeni@gmail.com adresimden ulaşıp gerekli bilgileri alabilirler.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Tarçınlı Havuçlu Kek ve Tüyolar

Kek tarifi ve tüyolara geçmeden önce hayatın günlük akışı içerisinde gördüğüm, duyduğum ve beni üzen bazı konulara değinmek istiyorum.Güzel yorumlarınız ile katılacağınız bir nevi karşılıklı muhabbet yapalım istedim, çok uzun sürmeyecek, fazla canınızı sıkmak istemem.
Geçenlerde çarşıda yürürken bu aralar çok moda olan bir manzara ile karşılaştım. Bu moda olan manzara; kenara köşeye konulmuş bir tabla ve üzerinde minicik kavanozlara tıkıştırılmış balıklar ve su kaplumbağaları. Ben de balık beslemek zorunda kaldım, zorunda diyorum çünkü daha önce anlatmıştım, annmin bir öğrencisi hediye olarak getirdi bu balığı(Zeytin). İşte böyle bir tezgahın önünden hızlıca geçerken bir anlık gözüm su kaplumbağalarının kabına takıldı o an adımlarım yavaşladı, çünkü öyle çok üzüldüm ki, adı üstünde su kaplumbağaları denilen zavallıcıkların kabında bir damla su yoktu!!! Hayvancağızlar susuzluktan kupkuru olmuş, kımıldayamıyordu, yani o hayvanları satıp üzerinden para kazanmayı biliyorlar da bir damla su koyamıyorlar mı? Bu şekilde uyarmayı düşünmedim mi? Tabi ki düşündüm,ancak laftan sözden anlayacak bir insan göremedim karşımda. Adana'da bu tarz uyarıyı bir bayanın,  işportacıya yapabilmesi pek kolay olmuyor =(
Bir diğer konu ise, bir iki ay önce şahit olduğum olay. Hamile genç bir bayan, bir başka hanımdan gelip sigarasını yakmak için çakmak istedi. Çakmağı verecek olan bayan, karşısındaki kişinin hamile olduğunu anlayınca kesinlikle vermem dedi üstüne çok doğal bir şekilde anne adayı olan bayanı uyardı, ancak o bunu hiç umursamadı, kendince haklı bahaneler ile o çok değerli(çocuğundan dahii) sigarasını yaktı ve içti. Kendisini zehirleme tercihi tabi ki kendi öz iradesinde, ancak, hiç bir kelime söyleyecek durumda olmayan, anne karnındaki o masum bebeği zehirlemeye hiç hakkı yok!!! O an öyle çok öyle çok sinirlendim ki anlatamam.
İşte böyle...
Her neyse, şimdi bilindik, klasik ve her daim beğeni toplayan lezzetli bir tarifi paylaşacağım sizlerle, ancak, tüm kekler için uygulayabileceğiniz tüyolar vererek =)
Nedense sade kek yapmayı pek sevmiyorum, illa ki içinde bir farklılık, bir malzeme olacak; fındık, havuç, ceviz, kakao ...vs =)

Malzemeler:
3/4 (1 su bardağından az) sıvıyağ
1 su bardağı süt
2 yumurta
1,5 su bardağı şeker
2 büyük boy havuç
2 tatlı kaşığı tarçın
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
2 veya 2,5 su bardağı un
(Un miktarı bardak boyutuna göre değişiyor, kek hamuru kıvamına göre ayarlamanız gerekebiliyor)

Yapılışı:
Hangi keki yaparsanız yapın, çok kabarmasını istiyorsanız, yumurta sarısı ve akını ayrı kaplarda çırpmanız gerekiyor. Kabuklarını soyup havuçları ince rende ile rendeleyin, tarçını havuçların üzerine ekleyerek iyice karıştırın ve bir kenarda bekletin.Şeker ve yumurta sarılarını mayonez kıvamına gelene dek çırpın.Sonrasında eleyerek vanilyayı bu karışıma ekleyin. Ardından önce sıvıyağ ardından süt ekleyerek herbirini ekledikten sonra yavaş devirde mikserle çırparak karıştırın. Bu karışıma un ve kabartma tozunu mutlaka eleyerek ( ki bu aşama unun hava almasını sağlar) ekleyin ve kesinlikle mikser ile karıştırmayın, spatula kullanın. Yumurta aklarını ise mutlaka cam bir kap içerisinde kar beyaz olup, katılaşana dek mikser ile çırpın. Çırptığınız yumurta akını bir spatula yardımı ile kek karışımına ekleyin. Ve olabildiğince az ve yavaş karıştırarak yumurta akının kek hamuruna karışmasını sağlayın, kesinlikle mikser kullanmayın. Son olarak tarçınlı havuçları ilave ederek spatula ile karıştırın.
Her tarifte keki pişireceğiniz kalıbı yağlamanız belirtilir, işte bu yağlama aşamasında sıvı yağ kullanmayın, minik bir parça margarin ile kabın her yerini iyice yağlayın. Ardından yağladığınız kek kalıbına bir tutam un serpiştirin ve kalıbı sağa sola sallayıp bir şekilde unun eşit şekilde dağılmasını sağlayın. Kek kalıbına dıştan eliniz ile vurarak fazlalık olan unların dökülmesini sağlayın. Sonrasında kek hamurunuzu kalıba dökün ve kalıbı sallayarak içerideki hava kabarcıklarının çıkmasını sağlayın. Önceden 175'C ısıtılmış fırında kürdan temiz çıkana dek pişirin. Kürdan ile kontrol etme aşaması için, kekinizin kabarmasını olumsuz etkilememesi açısından ilk 20 dakika kesinlikle fırın kapağını açmayın.
Umarım gönlünüze göre severek yiyeceğiniz bir kek yapmanız için yardımcı olabilmişimdir =)

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Yünler ve Mimler

Sonunda keçe yünlerinin en güzel haline kavuştum =) Biz yünleri özel sipariş üzerine getirtiyorduk kursta, ve bu yünler de böylee geldi. Dün akşam cici hocam, kargonun, yünlerimi getirdiğini söyleyince çok heyecanlandım. Çünkü bundan önceki keçe yünü çalışmalarımı daha değişik türdeki yünler ile yapmıştım.
Bu sabah hocam, yünlerimin bulunduğu çantayı verince resmen sarıldım çantaya. Abarttığımı sanıyorsunuz ancak gerçekten insan çok sevip bağlanıyor keçe sanatına. Sentetik keçe tabaka keçe ile çalışmak da çok zevkli evet ancak keçenin asıl halini, sanatına uygun yapmak bambaşka bir şey. Ve bu yünler ile çalışmak ise diğer yünler ile çalışmaktan çok çok daha güzel. Hamur gibi; nasıl hayal ediyorsanız, parmaklarınız ile bıraktığınız gibi şekil alıyor. O kadar doğal ki bu yünler içinde, pıtrakları, otları dahi var, tabi biraz da koyun kokusu =)
 Anlat anlat bitiremem sanırım =)

İşte bu da daha önce çalıştığım yünler, ne yazık ki yeni yünler ile çalışmanın tadına varınca bu yünlerin pabucu dama atıldı =) Yine de renk çeşitliliği açısından imdadıma yetişiyorlar, haksızlık etmeyeyim onlara, ekmeklerini yedim ne de olsa =)
Ve sevdiğim blog arkadaşlarımdan ikisi beni mim'lemiş ; Sezobigo ve  Adaşehir =)
Sezobigo'cuğum 2 mim yollamış bana:
1- Blog yazma yeriniz neresi? En iyi, rahat nerede yazıyorsunuz? Kimlerin blog yazdığınızdan haberi var? İş yerinde veya evden başka nerede yazıyorsunuz oradan kimler biliyor blog yazdığınızı?
Cevap:  Blogumu odamda bilgisayarımın başında yazıyorum, en rahat olduğum yer de burası, ailem arkadaşlarım, akrabalarımdan bir kaç kişi biliyor blog yazdığımı. Evim dışında başka herhangi bir yerden pek yazmıyorum blogumu (bazen abimlerden de yazıyorum ancak çok nadir)

2- En sevdiğim 3 görsel: Ailemin ve sevdiklerimin yüzleri, doğaya dair tüm güzellikler güzel manzaralar,...vs
En sevdiğim 3 ses: Sevdiğim insanların sesleri, dalga sesi ve ney sesi
En sevdiğim 3 tat: LAHMACUUUN, WAFFLEEE, PROFİTEROL =)
En sevdiğim 3 koku: Annemin kokusu, babamın kokusu, limon çiçeklerinin kokusu
En sevdiğim 3 his: Ailecek bir arada olunduğunda herkesin yüzündeki o mutluluk ifadesini görünce duyumsadığım his, herhangi bir sanat dalı ile uğraşırken (resim yaparken, keçe ile uğraşırken, şarkı söylerken...vs) bütün sıkıntıların gitmesi, bisiklete binerken rüzgarın yüzümde bıraktığı serinlik =)
----------------------------------------------------------------
Adaşehir' in yolladığı mim konusu ise; " Blogu/blogunuzu neden seviyorsunuz?"
"Hakkımda" kısmında da yazdığım gibi, güzellikleri paylaşmayı seviyorum ve bunu en iyi şekilde blogum aracılığı ile yapıyorum. Bu güzellikler gördüklerim, öğrendiklerim, yaptıklarım; bunlar dışında ise yeni insanlar ile tanışmak, yeni fikirler, yerler, düşünceler, tarifler, hayatlar tanımak ve öğrenmek, dostluklar kurmak da yer alıyor. Dünya'nın bir diğer ucundaki insanlarla dahi gönül bağı kurabilmemi sağlıyor blogum =) Aslında blog, teknolojinin bize sağladığı anlık görüntülerden biri, klavyedeki kelimelerimizin yansıması ve blogları anlamlı kılan ise tüm bu görüntülerin ve yansımaların bir arkadaşa bir dosta bir insana ulaşabiliyor olması, okunması. Yani kısaca gönülden, gönüllere bir pencere, bir yol misali olduğu için seviyorum blogumu =)
Bu mimleri:
arkadaşlarıma yolluyorum, dilediğiniz mim'in birisini tercih edebilirsiniz hanımlar =)

17 Mayıs 2011 Salı

Dantelli Keçe Kolye

Keçe yünlerinden yaptığım, kahverengi ve krem rengi ipleri nasıl değerlendireceğim konusunda epeyce düşündüm diyebilirim. Aslında çok düşünülecek bir kolye değil bu, ancak bilirsiniz, bazen tüm üretkenliğiniz durur, bir şeyler yapmak gelmez içinizden. Aklınıza gelen projeler de içinize sinmez.


İşte bu kolye öyle bir zamandan sonra ortaya öıkan ilk üründü. Sade düşünmüştüm ancak asimetrik bir görüntü daha hoş olur diye karara vardım, o nedenle kolyenin bir yanına kahverengi minik ahşap boncuklar diktim. Diğer tarafına ise krem rengi dantelden yaptığım çiçek ve keçe yününden yaptığım top boncuğu ekledim =)

Sonuç bu şekilde =) Işık ayarlaması konusunda acemi olunca, farklı renk tonlarında bir fotoğraf elde ettim =(

16 Mayıs 2011 Pazartesi

DIY: Sandalet Süsleme

Yağmurlardan bahar geldi mi gelmedi mi bir türlü anlayamamış olsak da yaza hazırlık yapılıyordur değil mi =) Rejimler, alış-verişler, tatil planları vs... Yaz denilince, ayaklarımızın nefes aldığı rahat mı rahat sandaletler es geçilemez tabi ki =)
Yaklaşık 2 yıl önce aldığım ama bir türlü giyemediğim (hatta hatta hiç giymedim), sade bir sandaletim vardı, vardı dedim çünkü artık kendileri pek bir süslüüüü =)

İşte böyle sade, düz bir sandaletti; biraz kestim, boncuklar, deniz kabukları diktim ( yapıştırmadım ) veeee...

Bu hale getirdiiiim =) Bitirdiğimde her zaman olduğu gibi paylaşım konusunda acele ettiğimden, fotoğraf tam istediğim gibi olmadı. yine de anlaşılır durumda =)
Umarım bu şekilde sandaletleri olup da yenilemek farklı bir hava katmak isteyenlere güzel bir fikir vermiş olurum. Nasıl buldunuz?


13 Mayıs 2011 Cuma

Hoş geldin Zeytin =)

Taa daaaa karşınızda Zeytin ! Dün anneciğim bir sürpriz ile çıkageldi =) Aslında kendisine de sürpriz olmuş, öğrencilerinden birisi hediye getirmiş bu sevimli teleskop japon balığını =) Hayvanları çok severim, içlerinde korktuklarım, tedirgin olduklarım var tabi =)
Daha önce 2- 2,5 yıl boyunca 2 tane su kaplumbağası beslemiştim, inanın çok tatlı oluyorlar, güneşe koyduğunuzda seramoni şeklinde kendilerini temizleyip gerinerek güneşlenmeleri, sizi tanımaları, süper =) Çocukken de bir kaç defa japon balığı beslemiştik ama çok çabuk ölmüşlerdi. O nedenle balık beslemiyor, almıyordum. Ancak bu sevimli şey hediye ve sürpriz yaptığı için, el mahkum, bakıyoruz, bol bol seyre dalıyoruz =)
Dişi mi erkek mi ben pek anlamıyorum balıklardan, ama araştırmalarıma göre sanırım erkek, o nedenle kendisine Zeytin bey diyorum =) Pek de bir asabi kendileri.

Baksanıza şu surata =) Bu arada bu pozları yakalamak epeyce bir zor oldu, çok ünlü ya kaçıyor objektiflerden beyfendi =)

Bakın nasıl da bağırıyor =)

Bu arada blogger da yine bakım onarım ya da sorun var galiba, gidip bıraktığım yorumların çoğu silinmiş, sabah da en son yazdığım post yoktu =( Ne zamn düzelecek bu durumlar =(

10 Mayıs 2011 Salı

Zerafet Mi Demiştiniz? (Gelinlikler)

  Bildiğiniz gibi Pronovias 2012 ön koleksiyon gelinliklerini yayınladı, ben ancak fırsat bulabildim incelemek için =) Hepsine tek tek öyle inceleyerek baktım ki , gören de moda ile ilgili sürekli bir şeyler yazdığımı, modayı dakikası dakikasına takip ettiğimi sanır. 
Neyse efendim , işte bu detaylı incelemelerim sonucunda içlerinden, kendi beğenime hitap edenleri seçtim. Blogumda yayınlama nedenim ise arşivimde bulunmalarını istemem =) Daha önce de Gelinlikler adlı yazımda yine Pronovias'ın beğenimi kazanan bir kaç gelinliğini paylaşmıştım. Fakat bu defaki koleksiyon sanki benim için hazırlanmış, çok beğendim çooook =) Düğün hazırlığında olan bayanlar için bir fikir olur umarım.

Gelinliklere baktığınızda, seçimlerimin yakın tarzda olduğunu göreceksiniz. Ben şifon, tül ve dantelden yanayım. Gelin demek zerafet demektir benim için. Hantal görünümlü satenler içerisinde, sanki tonlarca yük taşıyor gibi veya kendisi istememiş de o gelinliği giymeye zorlanmış gibi görünsün istemem bir gelinin. Yahut parlak taşlar, boncuklar içinde; bol ışıltılar arasında ;kendi ışıltısını gösterememesini de tercih etmem!!

Ve her nekadar kendimizi zorlasak, planlasak da hiçbirşey istediğimiz, hayal ettiğimiz gibi olmuyor. Orta halli, kendi yağında kavrulan aileler, evlilik hazırlığı yapan çiftler için elde olmayan sebeplerden dolayı gelinlik seçimi ,mecburi, kiralama yönünde oluyor. Durum böyle olunca da basmakalıp hazır gelinlikler giyiliyor =(  Gelinlik , gelin adayının karakterine, gönlünden geçene, ruhuna uyum sağlayıp bütünleşmeyince de ne kadar gülse de bir yanı mutsuz, biraz kırgın gelinler görüyoruz =(  
Bayanlar, yaşları ne olursa olsun içlerinde minik kız çocukları yaşatırlar, o küçük prensesler de hep hayal ettikleri, başrolde olacakları o güzel günde, puzzle ı tamamlayacak büyük parçalardan biri olan gelinliğe çok fazla anlam yüklerler, doğal olarak =) Prenses göz alıcı kıyafeti olmadan prenses olabilir mi =)
Ancak prenses olmak illa ki abartıyı, şatafatı, gösterişi gerektirmez. Zerafet sadeliktedir, küçük ayrıntılardadır. Çevrenizde örneklerini görmüşsünüzdür; tüm özellikler (danteller, taşlar, boncuklar, satenler, parıltılar...vs) aynı anda kullanılmış bir gelinliğe, bir de tüm özellikler kullanılmış makyaj yapılınca (bence) çok kötü bir görüntü oluşturuyor.
Makyajda tüm özellikler derken; mesela bir başkasında bir ruj görürsünüz; çok hoşunuza gider, bundan süreyim ben de ya da bir göz makyajı görürsünüz ben de böyle yapayım dersiniz. Kısacası her yerden bir şey beğenip hepsini uygulamak istersiniz. İşte orada çok büyük bir hata yapmış olursunuz. Belki tek tek bakıldığında güzel ayrıntılardır, doğru yakalamışsınızdır. Ancak bütün olarak bakıldığında kötü bir manzaradır, doğru yakalanan ayrıntılar yanlış yerde kullanılmış olur.
Herkesin ten rengi ve buna göre kullandığı makyaj malzemelerinin duruşu, tene oturuşu da farklıdır. Kendinize uygun olanı yakışanı bulun =) Abartıyı tercih etmeyin, gözlerinizi siyah pembe mor mavı vs bir renge boyayıp dudağınıza kırmızı bir ruj sürmeyin.
Bu konuda  benim söyleyeceklerim bitmez tükenmez, gelinliklere bakmanıza fırsat vermedim sanırım =) Buyrun bakalım, seçimlerimi nasıl bulacaksınız size hitap edecek mi?

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Balkabağı Broş

    Bu broş öyle cici oluyor ki insanın bakıp bakıp sevesi geliyor, yapıp bitirdiğinizde üstadım Azra Seda Ertik 'in de dediği gibi karşısına geçip kendi kendinize sevinçten, mutluluktan gülümsüyorsunuz. Çok eğlenceli ama =)

Bu şeker broşu kurs hocamdan öğrendim, benim yaptığım onun yaptığı balkabağı broşlar ile kıyaslanamaz tabi ki =)
Ben genelde fotoğrafları yakın mesafeden çektiğim için herşey çok büyük görünüyor doğal olarak, ancak ceketin cep boyutu ile broşu kıyaslarsanız ne kadar minik olduğunu anlayabilirsiniz =)
Bu arada uzun süredir söylemek istediğim ama şu ana dek pek mümkün olmayan bir konu var, birçok el emeği ürün yapıyorum; taçlar, çantalar, broşlar, takılar ...vs. yapıyorum ancak kullanmıyorum, yani ben bu ürünleri kendim için yapmıyorum. Bazı arkadaşlar yorum olarak güle güle kullan diyorlar o nedenle bunu belirtme gereği hissettim. Yaptığım cicileri blogumun sağ kısmındaki konsolda görebileceğiniz MEKİLA SATIYOR etiketi altında toplayıp dileyelerin sahip olabileceği şekilde düzenledim. Ürünlerin bir kısmı sahiplerini buldu, fakat beğenilmesi durumunda aynı şekilde çalışabilirim o ürünlerden =)

Bugün, (maşallah diyelim de) hava çok çok güzel burada, kuşlar cıvıldıyor, güneş nefis, ağaçlar renkleri ile zaten bir harika görünüyor gözüme, ben de kalktım daha önce tarifini verdiğim Biberli Ekmek 'ten yaptım, yanına da çay demledim, güzel de bir müzik açtım, bahçemizi, ağaçları seyrederek keyif  yapıyorum desem =) Nazar etmeyin arkadaşlar, kaç zamandır böyle değil havalar =) Eee broşu beğendiniz mi peki?

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Keçe Heybe Desenli Süs Yastığı

   Keçe yünlerinden heybe desenli ya da tarzı bir şeyler çalışmak gerçekten çok eğlenceli oluyor. Çünkü keçe yünlerindeki renklerin hepsinden dilediğiniz gibi yararlanabiliyorsunuz. Havalar halen düzelmemiş gri bulutlar üzerimizde güneş ile aramıza set çekmişken bu renkler biraz da olsun moral oluyor insana =)
   Aslında bu heybe tarzı döşemeyi bir çanta olarak düşünmüştüm fakat çanta için biraz büyük olduğuna karar verdim ve otantik bir süs olarak evlerde çok hoş görünür diyip, süs yastığına(kırlentine) çevirdim.

Öncelikle keçe yünlerinden, kumaş gibi, heybe görünümündeki kapak kısmını hazırladım.

Sonrasında bu kapağı kullanılmayan, eski bir kottan yararlanıp, kot kumaşına monte ettim.

Üzerine keçe yününden toplar ve dikişte kullandığım ipten püsküller yapıp onları da ekledim. Yastığın arka kısmı da tamamen kottan, her yerini elde diktim =) El emeğini daha çok seviyorum =)