30 Haziran 2014 Pazartesi

Obruk Şelalesi - Saimbeyli

Geçtiğimiz hafta sonu Ramazan Ayı'na girmeden önce, piknik için müsait olan son zamanı değerlendirmek amacıyla Saimbeyli'deki Obruk Şelalesi 'ne gittik. Adana'da yer alan piknik yerlerinden biraz daha uzun sürecekti yol, bu nedenle olabildiğince erken çıkmalıydık evden. 
Önceki günün akşamdan başladım hazırlıklara. Pikniğe gidildiğinde insanın o kadar çok detayı düşünmesi gerekiyor ki. Tuzdan  ıslak mendile, sabundan kibrite ... Plancı, programcı biri olduğumdan önce oturup liste hazırlıyor arından listedeki maddelere göre hazırladığım eşyaları muntazam bir şekilde masaya diziyorum, son aşamada ise gruplarına göre paket, çanta veya poşetlere yerleştiriyorum. Pikniğe gittikçe de almayı unuttuğumuz eksik çeyizliklerimi fark ediyorum :) Mesela piknik sepetim yok :( Zaten olsa da bir tane sepet kesinlikle yetmezdi bana :D 
Aah ah piknik yapmak ne kadar eğlenceli ise; öncesindeki hazırlık aşaması ve sonrasındaki toparlanma, bulaşıkların, kirlenen kıyafetlerin eşyaların temizlenmesi de bir o kadar işkence gibi :) 
Ancak yine gidilecek olunsa yine en önde ben koşardım sanırım :) Özellikle de bu defa tercih ettiğimiz yer "Yorgunluklara değdi" dedirtti bana. Eşimle, daha çok suya yakın veya manzarasında su olan yerleri tercih etmeye çalışıyoruz ve mümkün olabildiğince sakin. Bu noktada erkenden yola çıkmış olmamızın gerçekten yararı oldu, çünkü ilerleyen saatlerde günün pazar da olmasından kaynaklı biraz kalabalıklaşma meydana gelmişti gittiğimiz yerde. 


Başlangıçta mesire alanına ilk girdiğimiz anda bir hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü internetten gördüğüm kadarıyla akan sular içinde masalar vardı yani o hayaller ile gelmiştim. Ancak masalar vardı da sular akmıyordu ayaklarından. Eşimin de yönlendirmesi ile yukarılara doğru yürümeye devam ettik. Sonrasında kayalardan süzülüp gelen ışıl ışıl sular ile karşılaştık, az da olsa içim rahatladı, ardından yerleşebileceğimiz uygun bir yerlere bakındık. Suyun kaynağına daha yakın ,kayaların da yukarısında masalar olduğunu görünce hemen tırmanışa geçtik. Tırmanış diyorum çünkü bu kısımdaki masalara giden düz bir yol yok, bu nedenle küçük yaşta çocuğunuz varsa, yayınladığım fotoğraflardaki kısma çıkmanızı tavsiye edemeyeceğim, biz dahi birbirimize yardımcı olarak çıkabildik, yorulduk, ama değdi :) 


Yeşilin tonlarına bakar mısınız? Ne kadar da güzel boyamış kayaları. Bir yanda da suyun rahatlatıcı sesi, insana resmen yenilenme yaşatıyor. 


Böyle güzel bir yeri keşfedince de bol bol fotoğraf çektim, o kadar çok çekmişim ki oturup saatlerce yayınlayacağım kareleri seçmekle uğraştım. 


Su, görüntüsünün güzelliği yanında kemiklerinizi sızlatacak kadar da soğuktu. Bu soğukluk da yakınında bulunan masamızı klimalı bir odadaymışcasına buz gibi yapıyordu.


Bu güzellikleri görünce şehirdeki koşturmacalarda, hayattan neleri kaçırdığını daha iyi fark ediyor insan. Her daim burada yaşayamayız evet ama bulunan fırsatlarda ruha reset atmak için arada bir gidilmeli, nefes alınmalı. 


Veee karşınızda piknik masamız, yemekli halini ne yazık ki yayınlayamıyorum :) O kadar acıktırmıştı ki yolculuk ve ortamın ferahlığı masaya dair çekebildiğim tek fotoğraf bu olmuş. Sonrasında "Şu an seninle hiç ilgilenemem tatlım" bakışı attığım fotoğraf makinemi bir köşeye bırakıp delice yemek yediğimi hatırlıyorum :)


Yemek sefası ve çay molasının ardından yeniden makinem ile kucaklaştığımızda işte bu kareleri çekmiştim. Suyun, yeşil kıyafetli bir kadının gerdanından kopup düşen inci kolye taneleri gibi dökülüşü, büyüleyiciydi. 


Gidiş için düz yol olmadığını belirttiğim masaların bulunduğu kısımdan bir kare.


İşte gün sonunda yakaladığım en etkileyici an. Eşim bu semenderi ilk gördüğü ve "Şuna bakın ne kadar değişik" dediği an binlerce soru yağmuruna tutarak elimde fotoğraf makinem, gazeteci muhabir gibi koştum hemen olay yerine  :)))  Belgesellerde izlediğim kadarıyla doğada dikkat çekici, canlı renkler içeren canlılar genelde zehirli olmaktaydı. O nedenle başta biraz tedirgin oldum , çok yaklaşamadım bu minik yaratığa :) Eve döndüğümüzde araştırdım ve öğrendim ki aslında çok şanslı bir an yaşamışız orada. Fotoğrafta görünen sarı benekli zehirli sandığımız bu semender "Türk Semenderi" adlı ve nesli tükenmekte olan bir canlıymış. Keşke daha çok ve yakından kareleseymişim :( 


Bu güzel göl ise, Saimbeyli'ye giderken rastlayabileceğiniz bir baraj gölü. Dönüş yolunda bir kaç dakika durup balık tutan amcalar ile sohbet edip balıkçılık denemeleri yaptık, eğlenceliydi. En kısa zamanda bir olta edinmeli :)
Herkse mutlu haftalar dilerim.
Not: Adana çevresinde veya yakınında bildiğiniz şelale, göl ya da su kenarı piknik yerleri varsa beni bilgilendirirseniz çok sevinirim :)

25 Haziran 2014 Çarşamba

Dağılcak - Kozan Kalesi

Merhaba.
Endişelerim ve çözüm arayışlarım nedeni ile gecikmiş olan yazılarımı yetiştirme çabalarım ile yine buradayım. Bazı yayınlarımda yer alan fotoğrafların görüntülenmeme problemi oldukça canımı sıkmakta. Başlangıçta bu sorunun Google'ın sağladığı depolama alnını doldurmuş olma ihtimalimden kaynakladığını düşünüp, "Acaba her yeni eklediğim fotoğraf ile eski bir fotoğrafım mı siliniyor ?" gibi garip bir düşünceye kapılmıştım. Bunu dile getirdiğimde beni aydınlatan blog yazarı arkadaşlarıma da buradan çok çok teşekkür etmek istiyorum. Yazımı okuyup geçmemiş, değerli zamanlarını verip bir nebze de olsa rahatlatıcı yorumlarıyla sakinleşmemi sağlamışlardı. Anladığım kadarıyla bu problem bir kaç blogcu arkadaş tarafından da dile getirilmiş. Bloglar bir yana başka başka sayfalarda da resimlerin görüntülenemediğini farkettim bu süreç içerisinde. Dilerim bir an önce çözüme ulaşır. 
Bir iki hafta kadar önce eşimin bir akrabasının düğünü nedeni ile yolumuz yine Kozan'a düştü. Düğün öğleden sonra olunca belki biraz gezeriz düşüncesi ile sabah erkenden yola koyulduk. Kozan merkeze girmeden yola düz bir şekilde devam ettiğinizde önce karşınıza kocaman kocaman dağlar, ardından incecik bir set köprüsü çıkıyor. İşte tam da o bölgede aracınızı sağa çekip manzaraya şööööyle bir bakabileceğiniz araç park alanı var.
Solunuza baktığınızda işte bu güzel görüntü ile karşılaşıyorsunuz. Rotamız Dağılcak idi ancak dönerken bu fotoğrafta gördüğünüz göl manzaralı kafeye de bir kaç dakikalığına uğrayıp, daha önce midelerimize kavurma eşliğinde yaptırdığımız bayramın ardından bir de güzel melengiç kahvesini içerek iyice mutlu olduk. 
Manzaranın etkisinden kurtulup "Hadi yola deva edelim" dediğinizde çok uzak olmayan bir mesafe ardından Dağılcak' a ulaşmış bulunuyorsunuz. Yol içerisinden geçtiği için dıştan pek anlaşılmayan mekanı, sohbete dalıp veya hızlı giderken (ki hız yapmayın manzaranın tadını çıkarın tavsiyemdir) kaçırmamak için yolun sağ kenarına bakıp bol yeşile bürünmüş bir yere karşı tetikte olun. Zaten hemen yanında otoparkı  bulunmakta. Otoparka girdiğinizde görevli size; "Restauranta mı yoksa kendi pikniğiniz için mi geldiğinizi" soracak olursa bu iki seçeneği şöyle izah edeyim. Şayet aşağıdaki fotoğraflarda görünen sular içerisindeki ahşap masalı çardaklı yerde oturmak istiyorsanız restaurantı tercih etmeniz gerekmekte. Sonraki fotoğraflarda da göreceğiniz ahşap köprü önünden geçen çocukların yer aldığı kısım ise kendi mangalını pikniğini yapmak isteyen kişiler için ayrılmış olan yer. 


Biz piknik planımızı bir sonraki yazımda bahsedeceğim başka bir mekana bıraktığımız için restaurant kısmına geçtik. Aşırı titizlik vs gibi durumlarınız yok veya çok lüks bir ortam değilse beklentiniz, su sesi eşliğinde, yeşillikler içinde soluklanalım, güzel de bir kavurma yiyip karnımızı doyuralım derseniz uygun bir yer. Ancak su kenarı (veya ağaç tepesinde) bir masaya oturmak isterim derseniz kesinlikle erkenden gitmeniz gerekmekte. Çünkü özellikle de haftasonları oldukça kalabalık olmakta.Öyle ki ilk geldiğimiz an aracımızı park etmek için otoparkta yer bulabilmişken giderken gördük ki yol kenarları dahi park edilmiş araçlar ile doluydu. Bizim ilk durak olarak burayı belirlememizdeki nedenlerden birisi de buydu. Sakin olduğu bir anda yemeğimizi yiyip ardından başka mekanlara geçtik. 

Bu da yediğimiz kavurma efendim :) Masaya öncelikle yeni ve kocaman bir, mekan reklamı içeren kağıt örtü seriliyor zaten her müşteri ardından da bu örtü derlenip toplanarak çöpe atılıyor. Sonrasında içecekleriniz, salatalarınız, ekmeğiniz ve assolist olarak da kavurma tavanız geliyor. Başlangıçta 4 kişi nasıl doyacağız bu kadar yemekle şeklinde bir düşünce oluştu bende (ki aç olduğum zaman canavara dönüşmekteyim) fakat gördük ki gayet de iyi doyulabiliyormuş :) 

Evet, yukarıdaki fotoğraflarda gördüğünüz, çocukların önünden geçtiği ahşap köprülü kısım dediğim yer de işte burası. Kendi mangalını pikniğini yapmak isteyenler için de bir kaç masa mevcut, ancak dediğim gibi çok kalabalık olmadan erkenden gidin ki tadını çıkarabilesiniz.
Dağılcak'ın ardından melengiç kahvesi içtiğimizi belirttiğim yer ise burası. Dilerseniz tekne ile göl gezintisi de yapabiliyorsunuz. Göl manzaralı bu kafeye ulaşmak için önce dik ve bol basamaklı merdivenleri inmeniz gerekmekte. İniş problem yaratmasa da çıkışta yorucu olabiliyor :)


 Buraya şimdiye dek 2 defa uğradım her defasında da mutlaka ya düğün ya da nişan fotoğraflarının dış mekan çekiminin yapıldığını gördüm. Bir ilçe için gayet güzel ve fotoğraf çekimi için uygun bir ortam.

Veee yanında minik lokumları ile gelen melengiç kahvelerimiz. İçmeden önce ön yargılıydı düşüncelerim taa ki ilk yudumu alana dek. Hatta garson daha fincanları servis ederken ,ben bu içtiğim ilk yudumun etkisi ile " Aaa gayet de güzelmiş hatta çok güzel olmuş yahuu bu kahve" diyiverince garsonun küçük bir tebessümü ile kafede olduğumuzu anımsayıp toparlandım =)

Gerek nişanlılık gerek evlilik dönemimde sıkça geldim Kozan'a ama bir türlü fırsat bulup da kaleye çıkmamıştım. Böyle bir manzarası olduğunu bilsem sanırım hiç durmazdım. Dar ve virajlı kısa bir yolculuktan sonra Kozan Kalesi'ne çıktığınızda bildiğim kadarı ile belediyenin işlettiği bir kafe de burada mevcut. Sıkma dahi yapılmaktaaaa :) Biz akşam saatlerine doğru gidince sıkma şansımızı kaybetmiştik , bir dahaki sefere diyip Türk kahvemizi manzara ve püfür püfür esen rüzgarlar eşliğinde içip dönüş yolumuza koyulduk. 
Kozan'a yakın bir yerlerde yaşıyorsanız ve bir fırsat bulup da nefes alabileceğiniz bir kaç saat imkanınız olursa güzel zaman geçirebilirsiniz bu mekanlarda.
Sonraki yazılarımda görüşmek üzere, mutlu günler :)

22 Haziran 2014 Pazar

Problem

Merhaba, uzun zamandır yeni bir yazı yazamadım. Blogumda fotoğraflardan kaynaklı bir problem yaşıyorum, silmediğim halde yok olan fotoğraflar var bunlar da kayıtlarımın içeriğini etkiliyor. Bu sorunu çözmeden ne yazık ki yeni fotoğraflar yükleyip de bir şeyler yazamayacağım. Dilerim en kısa zamanda geçer. Görüşmek üzere.

11 Haziran 2014 Çarşamba

Hamilelik Fotoğraf Çekimi

Daha önce buradaki yazımda  bahsettiğim hamilelik çekimini gerçekleştirip detayları ile geldim karşınıza.  İlk defa anne olmaya hazırlanan Özlem hanım ve benim için de çok farklı bir deneyim, hatıra olduğu kesin bu çekimin.
 4 yıldır blog yazmaktayım ve bu süreç içerisinde fotoğraf makinesi neredeyse ayrılmaz bir parçam olmuş durumda. Öyle ki bir yere gideceğim zaman çantamda yerini bulan ilk eşyadır. Fotoğraf konusu ile yoğun bir şekilde içli dışlı olduğum bu 4 yılın son 5- 6 ayında bir önceki makinemden daha profesyonel bir makineye geçince daha da farklı ve detaycı bakar oldum çevreme. Yeni yeni emeklemeye başlayan bir bebek gibi başlangıcındayım her şeyin. Yazılar okuyor, videolar izliyor ve düzinelerce fotoğraf inceliyorum. Sonrasında da telefonların kameralarını ve onların fotoğraf çekimlerini sevmeme durumum daha da artıyor (her ne kadar iyi sonuçlar elde edebildikleri olsa da) bunun nedeni fotoğrafın illa ki fotoğraf makinesi ile çekilmesi gerektiği yönünde daha da keskinleşen düşüncelerim. Blog yazmadan önce ben de çoğu insan gibi tüm olayın deklanşöre basmaktan ibaret basit bir konu olduğunu düşünürdüm. Sonrasında iyi bir blog oluşturabilmek için yazıların, içeriğin yanında göze de hitap edebilen fotoğrafların bulunması gerektiğini yüzlerce blog okuyup inceledikçe gördüm. İlk blog yazılarımdaki fotoğraflar ile şimdikiler arasında bence büyük farklar var, bir şekilde geliştirdiğime inanıyorum kendimi ancak dediğim gibi henüz başlangıç basamaklarındayım. Çünkü fotoğraf konusu da sonu gelmeyen bir bilgi denizi. 


İşte bu uzun yolda henüz emeklemeye başlamışken, en kıymetli, mutlu ve güzel anlarını karelemem için bana güvenen Özlem hanıma buradan tekrar teşekkür ederim. 
Aksesuarlar, el emeği ürünler konusunda da deneyimim olunca; çekimleri, fotoğrafları nasıl daha canlı, eğlenceli kılarım diyerek size önceden de bahsettiğim farklı sürprizler hazırlamıştım. Gerek çekimler öncesinde gerekse sırasında ciddi anlamda yoruldum. Profesyonel fotoğrafçıları şimdi daha iyi anlıyorum diyebilirim =) 

( Anne adayımıza maşallah diyelim )

Ancak o sırada endişelendiğim bir nokta da; kafamda tasarladıklarımı ortaya çıkarabilecek miyim ve sonuçtan öncelikle anne adayımız sonrasında da ben memnun kalacak mıydım. 
Kendi yorgunluğumu, emeğimi, koşturmacamı değil; zaten zor olan, ağır olan hamileliğin son dönemlerine yaklaşmış hemcinsimi çok yormadan, bebeğe rahatsızlık vermeden mümkün olan en kısa sürede en iyi sonuçla işi tamamlamak tek düşündüğüm şeydi. 


( Anne adayımıza maşallah diyelim )

Sonuç olarak 129 fotoğraf çektim ve tabi ki hepsinin yayınlaması mümkün değildi, bu nedenle kimini istemeyerek, kimini de mecburiyetten yayınlanmaya değerler listesinden çıkardım. Geriye 35- 38 civarı fotoğraf kaldı, belki daha da indirgeyebilirdim. Bu sırada elbette birbirine yakın da olsa elemeye kıyamadığım fotoğraflar oldu.


Bunlar da çekimler sırasında kullandığım, hazırladığım diğer aksesuarlardan bazıları. 
Çekime dair  fotoğrafların geri kalanlarını,bu ve daha fazlası aksesuarı nasıl kullandığımızı merak ediyorsanız sizi facebooktaki photos "by Mekila" sayfama beklerim.


Allah'ım tüm anne adaylarının bebeklerine sağlıkla kavuşmasını nasip etsin (Amin). 

4 Haziran 2014 Çarşamba

Fenerbahçe Minik Taraftar Patiği

    Şu sıralar, yakın bir tarihte ilk defa anne olmaya hazırlanan Özlem hanımın heyecanından ben de nasiplenmekteyim. Çünkü doğum öncesine, hamileliğine dair çeşitli fotoğraflar çekmeyi planlıyoruz. Kameranın arkasındaki kişi de ben olunca elimden gelen her detayın güzel ve eksiksiz olması için uğraşıyorum. Mutluluk, merak, heyecan dolu olacak bu kareleri daha da renkli kılmak için çeşitli aksesuarlar hazırladım.


Küçük prensimizin Fenerbahçeli olacağı bilgisini de edinince, mini minnacık ayaklara ilk taraftar pabuçlarını da yapmış oldum. Diğer aksesuar detaylarını çekim sonrasında paylaşmayı düşünüyorum, malum; anne adayımıza sürpriz olsun istiyorum bazı şeylerin :)


Annemiz doğum için gün sayarken ben de çekimler için gün sayıyorum hadi bakalım hayırlısı. Bu arada Özlem hanımın, bebeğini sağlıkla ve zahmeti en az olacak şekilde kucağına alması için dualarınızı da eksik etmeyin. 
Allah'ım tüm anne adaylarının, bebeğine sağlıkla hayırlısı ile kavuşmasını nasip etsin. (Amin)