Merhabalaaaar...
Konu başlığından da anlaşılacağı üzere pek bir streslerdeyim. Temmuz ayı da bitiyor ve geriye, hmm bakıyım Ağustos, Eylül, Ekim ! Tanrım 3 ay kalıyor ve ben halen gelinlik bulamıyorum. Hayır, tabi ki gelinlikçi çok var ama düşündüğüm, düşlediğim gelinlik yok, ona yakın olan bir gelinlik dahi yok =( Aslında biliyordum birebir aynını bulamayacağımı ancak ,benzerine de razıydım. Belki de çok fazla gelinlikçi gezdiğim, fazla gelinlik denediğim için mi kararsızlığım, kendimi çıkmazda hissedişim bilmiyorum. Çok seçmek, çok titiz düşünmek , her şeyi planlamaya çalışmak oldukça yorucu. Çevremden daha önce evlenen arkadaş veya kuzenlerim "Hepsi geçiyor ,düğün oldu mu olmadı mı onu dahi anlayamıyorsun, stres yapma." deseler de elimde değil.
Genelde erkekler pek anlamlandıramazlar düğün zamanı yaşadığımız stresleri, kararsızlıkları, ince ayrıntılar üzerindeki saatler alan düşünmelerimizi. Onlara göre tüm gelinlikler beyaz kabarık bir elbisedir, aynıdır. Aslında tüm bu karmaşıklığın bağlı olduğu düğüm noktasını bilseler belki kendileri de sakin ve stressiz olabilecekler. O düğüm noktası ise bayanların, çocukluklarından bu yana kendilerini 1 günlüğüne de olsa prenses gibi düşledikleri günü, yani yıllardır ayrıntılarını hayal ettikleri rüyayı somutlaştırırken eksiksiz olmasını dilemeleri.
Bir zamanlar çok meşhur olan eski bir diziyi izlemekteyim şu sıralar; bilenler bilir ,"Friends". İşte geçenlerde 5.sezonunda yeralan bir bölümünü izlerken tam da bahsettiğim konuya açıklık getiren bir diyalog oldu.(Düğün, gelin, gelinlikle alakalı algıda seçiciliğim de oldukça arttı şu sıralar =) )
Evlenmek üzere olan Ross, nişanlısının 1 gün sonra yapılacak düğünü başka bir zamana erteleme isteğine anlam veremez ardından bu durumu kız kardeşi Monica ile paylaşır. Ve kızkardeşi oldukça hoşuma giden bir cevap verir,
"-Sen bu düğün için ne zamandır hazırlık yapıyorsun?
- hmm, 30 gün
-Yani 1 ay, ancak o, küçük bir kız çocuğu olduğundan bu yana hazırlanıyor, kafasına beyaz bir eteği ters çevirip taktığında dahi bu hayal, hazırlık vardı. "
Bunu duyduğum an kocaman bir kahkaha attım, eminim sizde de bir tebessüm yaratmıştır hanımlar =)
Yani düşünsenize hangimiz çocukken, kafamıza bir örtü veya etek takıp duvak vs olduğunu düşlemedik ki =)
Şimdi de elimde, hayalimdeki gelinliğe dair bir fotoğraf var ve sanırım artık hazır olanlardan ümidimi kesmeye başlıyorum. Hiç istemesem de o fotoğraftaki gelinliği gerçekten dikebilecek bir terzi arayışı içindeyim. Daha önce yazmıştım dikim prova vs uğraşmak istemediğimi, ancak mecburi olarak durum, o yönü gösteriyor. İşte bu yüzden Adanalı okuyucularımın yardımına ihtiyacım var. Bildiğiniz, gerçekten işinin ehli dediğiniz ve tavsiye edebileceğiniz bir gelinlikçi (terzi) varsa lütfen benimle paylaşın. Ve aslında yorum yazarak daha sonra bu yazıyı okuyabilecek bir çok gelin adayına da yardımcı olmuş olacaksınız.
Şu an benim için en büyük çözüm bekleyen problem gelinlik, onun dışında tabi ki; ayakkabısı makyajı, buketi, müziği vs daha neler neler var düşündüğüm. Ancak hepsini birden düşündüğüm zaman yukarıdaki resimde yer alan hal, aşağıdaki hale dönüşüyor.
Aaah ah meğerse ne karışık ne stresli konularmış evlilik hazırlığı, düğün telaşesi. Bazen öyle bir noktaya geliyor ve tıkanıyorum ki, o noktadan çıkışı bulmaya çalışmaktansa yeniden fizik bölümünü okumayı göze alabilirmişim gibi geliyor.
Ancak gelinlik problemine çözüm bulamayışımdaki en büyük etkenler sanırım; ışıltılı taşlar, pullar, aşırı derecedeki gereksiz dantellerle bezenmiş modellerin "Sade bir gelinlik bakıyorum" dememe rağmen gözüme gözüme sokulması, denemem için dayatılması ile alakalı.
Adana'da yoğun bir şekilde çok aşırı derecede şatafatlı gelinlikler var, ancak bunun nedeni de arz talep meselesi onun da farkındayım. Fakat sade gelinlik yok ki insanlar o şansını da bir denesin. Mecbur içlerinden seçmek durumunda kalınıyor. "Sade istiyorum" dedikçe "Aaaa gelin ışıltısız olur mu?" sözünü duymaktan bıktım, bir daha bu cümleyi duyarsam "Benim hayalimde, benim dünyamda, benim isteğimde oluuuuuuuuuuur." diye bağırmaktan korkuyorum. Çünkü buna yakın bir diyaloğu yaptım. Adana'nn aşırı sıcağında stres içinde dolaşıp gelinlik ararken girdik bir gelinlikçiye ve;
-Nasıl bir model arıyorsunuz?
-Sade, taşsız vs
-Şu nasıl?
-Hayır hayır, o çok pullu
-Peki şu?
-Yo, hayır, daha sade.
-Ama gelinlik dediğin de birazcık parıldamalı ışıldamalı.
-Gelinlik değil, ben ışıldayayım, ben parıldayayım olmaz mı!!!!!
diyiverdim. Pişman mıyım, elbette, sonuçta ters cevap vermekten hoşlanmıyorum, kalp kırmak hiç iyi değil ama işte bir noktada artık dayanamıyor insan.
Sanırım havaların serinleyip Adana sıcağının gittiği zaman arayışlarıma devam etsem iyi olacak, ancak o zaman da çok geç kalmış olurum gibi geliyor, zira Adana sıcağı eylül, ekim demeden gitmez =(
İşte durum bu, gelinlikçi tavsiyenize ihtiyacım var, yardımcı olursanız sevinirim. Merak etmeyin tavsiye ettiğiniz yere gidip sorun çıkarmayacağım, elimden geldiğince sakin durmaya çalışırım, söz =)