24 Şubat 2014 Pazartesi

Yeni Bir Bakış

"Gelinim"

10 gün önce "14 Şubat Sevgililer Günü" idi. Eşim ile 7 yılı aşkın bir geçmişimiz var (maşallah) ve bu süre içinde 1 defa dahi Sevgililer Günü kutlamışlığımız yoktu. Kendisinin istemesine rağmen ben bu günü hep saçma bulmuşumdur. Yılda sadece 1 gün tatlı sözler , hediyeler, değer veriliyormuşcasına zoraki yapılan davranışlar. Ki en önemlisi hep söylerim ya ben, "Herkes kutluyor diye , herkes yapıyor diye" dayatılan mecburiyetler mi , aman aman koşarak kaçarım =D Mesela yukarıdaki fotoğrafta kurumuş gelin buketimin altındaki dantelimsi örtü, evimde görebileceğiniz tek dantele yakın eşya. Onu da English Home 'dan almıştım. Çeyiz sandığım dantel dolu da işte hiç bana göre değil, kullanamıyorum. Neyse efendim; normalde bayanlar ister "-Sevgililer gününü kutlayalıııııııım aşkooom" diyerek, bizde tersidir eşim kutlayacak olurdu da ben izin vermezdim, saçma derdim =) Ne kötüyüm değil mi 7 yıl sevgililer günü kutlatmadım.
Bu yıl, artık dayanamadı sanırım , tuttu elimden "Hadi gidiyoruz sana fotoğraf makinesi alacağız." dedi.  Ne desin, nasıl yapsın kuzum, "Sevgililer Günü, hadi çıkalım bişiler yapalım" dese veya hediye alıp gelse o gün için, yine benim gazabıma maruz kalacak =) 

"Uyanış"

Çıktık, mağazaları geziyoruz, kararsızım; iyice araştırmam, okumam yorumları değerlendirmem lazım ya hani , ertelemek için ben kem küm ettikçe, eşim satış görevlisi ile daha bir dikkatli konuşur olmuştu, ki "Yok yok biz hemen bugün alacağız, bugün alacağız." diyince; içindeki, sevgililer gününü kutlama isteğini aşkını da daha bir net gördüm =)
O yüzden artık karışmayacağım, kutlayabilir =)

"Deniz Yıldızı"

Peki neden fotoğraf makinesi? 3 yılı aşkın süredir blog yazıyorum, blogda paylaştığım fotoğrafları ve daha nicelerini, bilindik minik bir makine (Kodak Easy Share 8 mp) ile çekiyordum. Yine de çok memnundum makinemden yani boyundan büyük güzellikte fotoğraflar çekti. Bazen kendimi öyle kaptırıyordum ki fotoğraf çekmeye dışarıdan bakan da elinde süper ötesi profesyonel bir makine var da dehşet bir fotoğraf çekiyor sanırdı. Kek, pasta veya bir obje çekeceğim zaman arka planını, fonunu, ışığını ayarlamaya çalışıyor, neredeyse küçük bir stüdyo oluşturuyordum. İşte bendeki bu aşkı gören eşim bana , beni çooooook mutlu eden ama şu sıralar "Acaba hata mı ettim" diye düşünmesine neden olan profesyonel bir makine aldı. Zira eski makinemi dahi kimseyle paylaşamayan, gözünün önünden ayırmayan, her şeyden sakınan ben, yeni makineme neredeyse sarılıp uyuyacağım. Resmen aşk boyutunda bir bağlanma duygusu içindeyim. Hani bir anne, yeni doğmuş bebeğini sevecek olan biri, bebeği kucağına alacağı zaman nasıl içinden endişe duyar, korkar (anne değilim ama olursam kesin böyle hissederim) ya, ben de aynen bu şekilde, eşim "Ben de bir iki tane fotoğraf çekebilir miyim" dediğinde, bakkaldan alınmış lastik topu, bıçakla kesilmek istenen çocuk gibi , hemen bir bahane ile makineme sarılıp kaçıyorum yanından. Yakında fotoğraf makinemi kıskanabilir yani eşim :)  Bu yazdıklarımı da okursa, yandım, artık inanmaz bahanelerime :D

"Gülsüz Dikenler"

Uzun zamandır sessiz olmamın nedenlerinden birisi de budur yani; otun böceğin, vazonun; ilgimi çeken her ne var ise onun fotoğrafını çekmekle, makineyi tanımaya çalışmakla meşgulüm.Çektiğim fotoğraflara isim vermeyi de unutmuyorum tabi. 
Haftasonu için baba memleketime, köyüme gitmiştim. Bir çıktım dışarıya, makinenin bataryasını tüketene kadar fotoğraf çektim =)
Sağa sola öyle bir bakıyormuşum ki, bir ara eşim benim dikkat ile baktığım noktada çok önemli bir şey varmışcasına bakıp; "Hayatım ne olduuuu? Neden öyle garip garip bakıyorsun?" diye soru verdi. 
Uzun lafın kısası fotoğraf çekerken dünyadan kopmaktayım, lütfen beni mazur görünüz ve yazılarımı okumaya devam ediniz. 
Herkese mutlu haftalaaaar =)