30 Eylül 2010 Perşembe

Tesadüf

  Bugün çok yoğun bir gündü o nedenle blog ile ilgilenip haberleri okumaya ancak zaman buldum. Önceki bir kaç gün de koşturmaca vardı, öyle yorgunum ki...
  Az önce haberleri okurken " Bir saniye sonra ne oldu? " başlıklı bir habere rastladım. Peygamber develeri ile ilgiliydi ve haberin fotoğraflarına bakarken " Aaa ben de yaylada böyle bir fotoğraf çekmiştim, blogda da paylaşacaktım pufff nasıl da unutmuşum. " dedim =)


İşte bu benim çektiğim fotoğraf. Bu peygamber devesi ilk başta evimizin içindeydi ve dikkatimi çekti garip bir şekilde dans ediyordu, yaylanıyordu sanki , o sırada karşısında 2 tane sinek vardı. Peygamber devesi belli bir süre böyle dans ettikten sonra sinek birden uçmak için hamle yaptı ama nasıl bir hızdır ki o peygamberdevesi anında onu yakaladı ve yakalaması ile ağzına götürmesi bir oldu. Tabi ben ilk başta Iyyyyk :S diye bir tepki vermiştim ama, şimdi Bir saniye sonra ne oldu? adlı haberi okuyunca 2 saat beklmekle görebileceğimiz ender bir anı gördüğüm için çok sevindim. O anı fotoğraflayamadım ancak bu kareyi çekmek de çok heyecanlıydı. Fotoğrafı çekmek için sağdan mı soldan mı diye karar vermek isterken peygamberdevesinin benim hareketlerimi takip ettiğini farkettim. Kafasını birden olduğum yöne çevirmiyordu, korku filmlerinde olur hani yavaşça dönen bir baş ve ortamı gerginleştiren ses efekti ; dııı nın dııı nın =) Dikkat ettinizse fotoğrafı çekerken bana baktığı görülüyor =)

Ne ürkütücü gözleri var...
Çok sevinmiştim bana baktı poz verdi vs diye; taa ki şu yazılanları okuyana dek:
" Peygamberdevesi duâ eder gibi göründüğü zaman aslında avlanmaktadır. Doymak bilmeyen bir iştahı vardır. Başlıca gıdâsı böcekler olmakla beraber, kendisini yemeyen herşeyi yemeye teşebbüs eder. Çekirgeler, sinekler, tırtıllar, kelebekler, eşek arıları ve hattâ zehirli örümcekler en çok avladığı böceklerdir. En zehirli bir böceği yemekten çekinmez. Bir arada oldukları taktirde birbirlerini de yerler. Afrika, Asya ve Kuzey Avrupa’nın bâzı bölgelerinde yaşayan peygamberdeveleri, Kuzey Amerika’da sonradan üretilmiştir. Erkekler dişilerden küçüktür. Üreme zamanlarında erkek kaçamadığı taktirde dişiye yem olur. Amerika kıtasında bâzı iri türler küçük memeli ve sürüngenlere saldırmaktan çekinmezler. Bir defâsında iki küçük kurbağayı yedikten sonra, kendisinden üç defâ daha büyük olan bir kertenkeleyi yemeye başlayan bir peygamberdevesi görülmüştür.

Bütün vahşiliğine rağmen peygamber devesi, bahçıvan ve çiftçilere zarar veren böcekleri tükettiği için faydalıdır. Bâzı çiftçiler üretmek için arâzilerine peygamberdevesinin yumurta keselerini koyarlar. Bu obur hayvan, besin bulunmadığı zamanlarda kendi ayaklarından birini bile kemirmekten çekinmez. Anten veya ayaklarından biri koptuğu zaman, kısa bir sürede yerine yenisi uzar. Kavga sırasında başı kopan peygamber devesinin, birkaç saat sonra yeniden kalkarak, yürüdüğü ve kanatlarını açarak uçmağa teşebbüs ettiği görülmüştür. Başedemediği yegâne düşmanı minik karıncalardır. Bâzan karıncalar sürü hâlinde yavru peygamberdevelerine saldırarak yumuşak vücutlarını parçalarlar.
Peygamberdevelerinin ömrü en çok bir mevsimdir. Yaz sonlarında birden bire ortaya çıkar, sonbahar sonlarında da yumurtladıktan sonra ölürler. Çiftleşme sonunda genellikle erkek dişiye yem olur. Dişi yumurtalarını paketler hâlinde köpük bir kapsül içinde ağaç, çalı dallarına yapıştırır. Köpüklü madde sonra sertleşir. Ceviz büyüklüğünü bulan bu kümeden 125-350 kadar yavru çıkar. Kanatsız doğan yavrular, birkaç deri değişiminden sonra erginlere benzerler. Yavrular anne ve babalarını hiç görmedikleri ve onlardan birşey öğrenmedikleri hâlde, aynı onlar gibi avlanır ve hayatlarını sürdürürler. " <--- Kaynak
 Kendini bile yiyebilen bir böcek, bu fotoğraftaki gibi bakarken belki de ;" Bu da yenir mi acaba? "diye düşündü benim için, kimbilir =)

29 Eylül 2010 Çarşamba

Sosisli Kaşarlı Poğaça

Bugün misafir geleceği için çay yanına iki çeşit pasta yapmıştım. Bunlardan bir tanesi Mayalı Kaşarlı Sosisli Poğaça =) offf çok uzunmuş bu isim. Poğaça diyelim kısaca =)





Malzemeler:

1çay bardağı sıvı yağ
1 paket instant maya
1 tatlı kaşığı tuz
1 su bardağı ılık su
1 su bardağı ılık süt
aldığı kadar un

Üzeri için:

Yumurta sarısı
Susam veya çörek otu

İçi için:

Sosis
Kaşar peyniri

Yapılışı:

Öncelikle süt, su, sıvı yağ karıştırılır. İçerisine toz maya eklenerek iyice karıştırılır, ardından da tuz ilave edilir.
Sonrasında un azar azar elenerek koyulup karıştırılır. Ele yapışmayan yumuşak ( kulak memesi kıvamında) bir hamur elde edilir. Hamur 30 dakika mayalanmaya bırakılır.


Hamurdan dilerseniz bir avuç dolusu alıp daire şeklinde actıktan sonra  dörde bölüp sigara böreği gibi yapabilirsiniz. Dilerseniz benim acayip yöntemimi kullanıp aşağıdaki şekilde de yapabilirsiniz =)  Ben düzgün bir biçimde daire şeklinde hamur açamıyorum ne yazık ki, o nedenle hamurdan küçük parçalar koparıp üçgen şeklinde açtım =)
İçerisine de kaşar peyniri ile sosisi bu şekilde yerleştiriyoruz. Sosisleri ortadan ikiye böldüm diğer türlü çok fazla oluyordu.




 Ben evde çörek otu, susam kalmadığı için poğaçaların üzerine ekleyemedim. Siz dilerseniz böyle sade dilerseniz susam veya çörek otu ile süsleyebilirsiniz. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri kızarana dek pişiriyoruz.
İşte sonuç da bu şekilde efendim =) Son olarak afiyetle yiyoruz...

Merve'm İçin

    Hayat bazen bize sürprizler yapar, hediyeler verir. Ve biz kimi zaman koşturmacalardan, dertlerimizden, sorumluluklarımızdan bunları farkedemeyiz, elimizden öylece kayıp giderler. Aslında o kadar güzel ve değerli hediyelerdir ki onlar, bambaşka bir renk katacaktır varlığımıza.
     İşte ben o hediyelerden iki tanesine sahibim; iyi günü kötü günüyle 10 yıldır yanımda olan ve ölene dek de olmalarını istediğim iki harika insan. Bu güzelliklerin elimden kayıp gitmelerine izin vermediği için Yaradan'ıma binlerce kez teşekkür ediyorum.
     Bugün ise bu iki güzel hediyeden bir tanesinin doğum günü. Şu an ayrı şehirlerde olduğumuz için blog yolu ile kendimce farklı bir kutlama yapmak istedim.


" Canım benim, yıllardır o güzel kalbinle hayatıma farklı renkte bir pencere açıp yanımda olduğun için teşekkür ederim. Geride bıraktığın günlerine; sağlık ,huzur, mutluluk, başarı ile dolu, sevdiklerinle birlikte geçireceğin bol gülücüklü günler ekleyecek nice nice yıllar diliyorum.
Daha iyilerine daha güzellerine layık olsan da elimden geldiği kadarı ile bu resmi senin için yaptım cimcimeee... Doğum günü çocuğu olduğun için seni taçlandırdım. Kedişini de yanına getirdim. Bu arada farkettin mi bilmem ama solda bi yakışıklı var, senin için orada bekliyor =)  Ee artık pastadan en büyük dilimi de verirsin değil mi bana =) İyi ki doğdun kuzucum, hadi bir dilek tut da üfle mumları =) "

28 Eylül 2010 Salı

Çanakkale Gelibolu Şehitlik

   Dün bahsettiğim gibi, Çanakkale'de gezdiğim yerleri iki konu şeklinde yazmayı planlamıştım. Çünkü çok fazla fotoğraf vardı, buraya da içlerinden seçerek fotoğraf koymak zorundayım bu nedenle =)
   Assos'u kendi başınıza gezebiliyorsunuz ancak Gelibolu - Şehitlikler çok geniş bir alana yayılmış olduğu için hem araç ihtiyacınız oluyor hem de görseniz de bilemeyeceğiniz yerleri anlatan bir rehber gerekiyor. Biz de uygun bir fiyat ile öğlen yemeğini de sağlayan tur şirketi ile gezmeye karar verdik. Gezi sabahtan akşama dek sürmüştü. Önce feribot ile karşıya ( Çanakkal'den Gelibolu Yarımadasına) geçildi, harika bir görüntüydü.


(Burada anlatacağım konuların bazılarında emin olamadım ancak rehberimizin anlattığı doğrultuda sizlerle paylaşıyorum, yanlış olduğunu bildiğiniz bir nokta olursa lütfen düzeltmeme yardımcı olun.)Rehberimiz, sembolik şehitlikler dışında da tur otobüsünü durdurup gösterdiği bazı alanların aslında kabirler olduğunu anlatmıştı. Sembolik diyorum çünkü aslında gerçek kabirler değil orada gördüklerimiz. Yani öyle bir savaş ki o anda şehit bedenlerini belli bir alana götürüp defnedelim diye düşünme imkanı yokmuş, olmamış. Şehit olan asker olduğu yere defnedilirmiş. O nedenle basılan herhangi bir yer, kazılan veya tarla olarak sürülen herhangi bir alanda insan kemiklerine rastlamak mümkünmüş. Hatta savaşın hemen sonrasında bu bölgeyi gezen bir gurup yerde görünen kimi kafataslarını uzaktan kabak tarlası zannetmiş, tabi daha sonra hepsi defnedilmiş. Sanırım bunu duyduğunuzda
" Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı! Düşün altında binlerce kefensiz yatanı." cümlelerini anlamanın yanında ne demek olduğunu da tamamen hissetmiş oldunuz.







Nasıl bir savaş olduğunu düşünebiliyor musunuz, mermiler havada çarpışıyor!

Çeşitli mermi kovanları, mermiler...

Gördüğümde en çok sinirlendiğim ve adaletsizlik bu dediğim bir savaş aleti. Atıldığında yani araziye saçıldığında nasıl düşerse düşsün bir ucu mutlaka yukarı gelen kancalar. Bir düşünün askerlerimiz gece karanlığında yürürken, koşarken bunların üzerine basıyor ve ayakları parçalanıyor. Ve en üzücü yanı o zaman askerlerin ayağında şimdiki gibi dayanıklı sağlam botlar yok, incecik çarıklar var... Düşman askerlerinde ise her türlü donanım var.






İşte bu kısmın ise savaş anında kanla tamamen kırmızıya boyandığı söylenmekte...





Bu fotoğrafı çektiğim noktadan sonrası uçurum,yani önde görünen çalıların ardı. Toprak yapısı da oldukça gevşekmiş ve gece ışık olmadığından burada yürüyen çoğu askerimiz düz zemin sanıp ilerlerken uçurumdan düşerek şehit olmuşlar... = (



Manzaraya bakar mısınız, " Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!"


Anlatacak çok şey var, sözler yetmese de... Diyebileceğim tek şey; gidin , görün, evlatlarınıza anlatın, şehitlerimizi unutmayın.

27 Eylül 2010 Pazartesi

Çanakkale Assos Behramkale

  Çanakkale'ye bir çok defa gittim ancak şehir içinden pek çıkma ve gezme fırsatım olmamıştı. Son gidişimde; Assos, Behramkale ve Şehitlikleri de gezme imkanı bulduk. Fotoğraflar çok fazla o nedenle 2 konu şeklinde anlatmaya karar verdim. Fotoğrafların bazılarında beyaz yüzlü kişiler göreceksiniz , çevreyi resmetmek isterken dahil olan kişiler. Kişi hakları vs nedeni ile yüzlerini gizlemem gerektiğini düşündüm, sonuçta bu fotoğraflardan haberleri yok.
Kilimler, halılar bir harikaydı.

Çok şirin bir çay bahçesi.





Çıkış yolu =)


Tezgahlardaki kolyeler küpeler, yüzükler... Hepsini almak istedim o an =) Büyülüyorlar resmen.







Böyle güzellikler başka nerede var...
















O kadar gezdikten sonra şöyle bir uzanıp güneşlenmek, yüzmek iyi olur değil mi =)