27 Eylül 2011 Salı

Lohusa Broşu


Yengoşuma sürpriz amaçlı yaptığım çalışmalardan birisi ile yine karşınızdayım =) Daha önce yaptığım
 Lohusa Tacı na uyumlu olması amacıyla kırmızı kundaklı bir bebek broşu hazırladım. Lohusa Tacı var da Lohusa Broşu olamaz mı  =)


Bebeğin yalnızca kundak kısmı keçeden, yüzünü de keçe ile yapmayı düşündüm ancak kenarlarında dikiş istemiyordum ve yuvarlak bir hattı olmalıydı. Bu nedenle farklı bir malzeme kullandım. İşte sonuç olarak böyle mini minnacık bir bebek çıktı ortaya =)
Nasıl, beğendiniz mi ?

22 Eylül 2011 Perşembe

Lohusa Tacı

Önceleri yeni doğum yapan lohusa bayanların başına al yazma bağlanır, bebeğin beşiğine de aynı şekilde kırmızı bir tül örtülürdü. Şimdilerde bu al yazma bağlama geleneği yerini lohusa taçlarına bırakmış durumda, tabi halen yazma bağlayanlar da var =)
Allah kısmet ederse doğumu yaklaşan yengoşuma moral olması amacıyla süpriz bir  Bebek Pastası  yapmıştım. Bu yöndeki çalışmalarımdan; yani doğuma, bebeğe,anneye dair planlarımdan bir tanesini daha gerçekleştirdim ve hemen sizlerle paylaşmak istedim. Ve lohusa tacı yaptım ...

Kırmızı kurdeleler,dantel ve keçe bir çiçekten oluşan tacı, krem rengi kordon ve yapraklarla tamamladım.

Keçe çiçeğin ortasına da yine krem rengi bir inci ilave ettim.

Yengoşum Tarsus'ta olduğu için, tacı henüz kendisine teslim edemedim.Zaten yapımını bitireli sadece 10- 15 dakika olmuştur =) Bloguma veya facebook 'a girdiğinde kendisine de süpriz olacak =)

Eee siz nasıl buldunuz?

NOT: Yorum kısmı ayrı bir pencerede açılmayıp, profil seçin şeklinde yorum yapılan bloglara yorum yapamıyorum, hata veriyor. Bu sorunla karşılaştığım bazı blogger'lar şöyle: Noblesse, Yeşim, Cebimdeki Renkler, Pastaneden, Dünyama Dair, Vanilya's, Binbirçeşni.

20 Eylül 2011 Salı

Bebek Pastası

    Daha önce bir çok hamile bayan gördüm; ancak bir bebeğin gelişimine, annenin gebelik süresince yaşadıklarına bu denli yakın şahit olmamıştım. Bir insanı büyütüp yetiştirirken ne fadekarlıklar yaptıklarını biliriz annelerin, fakat doğum öncesi dönem, o 9 ay da kolay değilmiş bunu daha iyi anladım. Burada da  bahsettiğim ve sizden isim önerisi rica ettiğim ilk yiğenimin, Allah kısmet ederse inşallah, doğumu yaklaşıyor, öyle heyecan ve sevinçle bekliyorum ki anlatamam, gören de anne olacağım sanır, ilk defa hala olacağım o kadar yani, mühim bir durum yok canım, ne olacak sanki. . .  Yok yaaaaa, ayy aaaay çok heyecanlıyım, ultrason görüntülerine baktıkça, tekmelerini , hareketlerini gördükçe; böyle bir tabir olabilir mi bilmiyorum ama yiyesim geliyor minik prensesi, zaten kucağıma aldığım ilk anda ; plan yaptım, alıp kaçacağım, kimsenin bulamayacağı bir yere saklanıp öpe öpe yiyeceğim =)
   Şaka bir yana, doğumun yaklaşması tabi ki en çok anneyi etkiler ben de yengoşuma moral olsun diye Bebek Pastası yaptım, daha nice güzel şeyler düşünüyorum yapmak için  kısmet olursa inşallah, tabi ki hepsini sizlerle paylaşacağım =)

   Bu arada isim önerisinde bulunanların sonucu merakla beklediğini biliyorum ama hala ve haalaaa bir isimde karar kılınamadı =(


Bu pastanın bir özelliği de şeker hamuru ile yaptığım ilk yaş pasta, kurabiyeler yaptığımı biliyorsunuz zaten. Şeker hamurlu kurabiye yapmak da gerçekten çok emek istiyor; çünkü her bir kurabiye tek tek hazırlanmakta, herbiri tek tek ilgi beklemekte =) Ancak pasta hazırlamak uuf uuf, hep merak ederdim şeker hamurlu kişiye özel pastalar neden bu denli pahalı oluyor diye. Ama yerden göğe kadar hakediyorlar bence; belki bu benim ilk denemem olduğu ve elimde henüz yeterli pasta yapım aparatı olmadığı için epey bir zamanımı aldı ve zorluklar yaşattı bilmiyorum ama ne olursa olsun çok emek gerekiyor. Pasta kekinin ve kremasının hazırlanması pişmesi, keke uygulanması, dış sıvama ve şeker hamuru ile kaplayıp süsleme aşamaları toplamda sanırım (Bilmiyorum normal bir süre mi benimkisi yoksa çok fazla mı ) 5 - 6 saatimi almıştır =) Acemilikten diyelim =)

Pasta kekinin sıvanması aşamasından

Kenar süslemesi, bordürlerin hazırlığı

Sonuca dair kareler =)

Uyusun da büyüsün, tıpış tıpış yürüsün =)

Bir dilim alır mısınız; antepfıstıklı =)

Yiğenimi değil ama bu bebeği yerim, gerçekten =)

Not: Yengoşumun hayırlısıyla ve sağlıklı bir şekilde doğum yapabilmesi için; anneye ve bebeğe destek dualarınızı esirgemeyin bizden, olur mu...


16 Eylül 2011 Cuma

Limonlu Islak Kek

İnsanoğlu ne kadar memnuniyetsiz; kışın "yaz gelsin artık, ne zaman gelecek, güneş çıksın artık" diye dert yanarken şimdi de sıcaklardan "bu hava ne zaman serinleyecek" diyip duruyoruz. Başka yerleri bilmem ama Adana ve Tarsus sıcaktan yanıyor. Evet şu an Tarsus'tayım, bir sorun çıkmazsa da 1-2 güne Adana'ya geri döneceğim. Ne yazık ki pek gezemediğim için Tarsus ve güzelliklerine dair fotoğraflar çekip paylaşamıyorum. Ama pasta ile uğraşma merakım sağolsun fotoğraf makinamı boş bıraktırtmıyor.
Pasta sevgimin yanında keçeler ile de ilgileniyorum biliyorsunuz ancak, yeni sezon keçelere kavuşamadığım için bu yöndeki çalışmalarım şimdilik durmuş halde. Buradan görebileceğiniz keçeden yaptığım Yelkenli Küpe sahibine kavuştu, emek verdiğiniz şeylerin, değerini bilen kişilere ulaşması, memnuniyettin ifadesi gülümsemeler ve kelimelerin verdiği mutluluk ise bambaşka bir şey.
Konuyu çok dağıttım =) Ne diyordum, efendim pasta merakım yine beni mutfağa sürükledi ve işte ortaya bu Limonlu Islak Kek çıktı =)


Tarifi gerçekten çok beğendiğim ; sizin de çok iyi bildiğiniz bir yerden aldım, Cafe Pepela 'dan. Görüntü olarak da, biraz içerik olarak da farklı oldu ama buna rağmen bence nefis bir kekti. Tarifi, değişikliklerini yanında ek olarak belirterek yazıyorum:

Malzemeler:


- 5 adet yumurta(oda sıcaklığında) (ben 3 adet kullandım)- 1,5 su bardağı toz şeker
- 2 su bardağı un
- 1paket vanilya
- 1 tatlı kaşığı kabartma tozu (1 paket kullandım)
- ½ litre süt (1 + 1/4su bardağı kullandım)
- 1 adet limon (suyu ve kabuklarının rendesi)
- 1 poşet krem şanti (kullanmadım)
- sütlü ve beyaz cikolata (kullanmadım)
- hindistancevizi


Hazırlanışı:

1.Yumurtalarla şekeri mikserin önce düşük sonra yüksek ayarında 7-8 dk kadar çırpın.
2. Mikseri çıkartın; vanilya, kabartma tozu ve unu eleyerek ekleyin, tahta kaşıkla karıştırın.
3. Limon suyunu, limon kabuklarını ve ¼ su bardağı sütü ekleyin, tekrar karıştırın.
4. Hamuru yaglanip unlanmis orta boy bir kelepçeli kalıba dökün (normal kek kalıbı kullandım) . 180 derece ısıtılmış fırında 40 dk kadar pişirin.
5. Pişen keki fazla bekletmeden kelepçeli kalıptan çıkarın ve servis yapacağınız pasta tabağına alın. Kek henüz sıcakken üzerine yavaş yavaş 2 su bardağı (ben 1 su bardağı döktüm) soğuk sütü dökün.
----------------- Bu noktadan sonrasını ben uygulamadım, buna rağmen çok lezzetli bir kek oldu =)
6. Kalan ¼ su bardağı sütle 1 poşet krem şantiyi çırpın. Oldukça yoğun kıvamlı bir şanti olacak. Kek soğuduktan sonra ufak bir spatula ile kekin üzerine ince bir tabaka halinde şantiyi sürün
7. Kekin üzerine hindistan cevizi serpin. Keki bu haliyle buzdolabına koyup biraz dinlendirin. En güzeli 1 gece beklemesi...
8. Servis sırasında beyaz ve sütlü çikolatayı benmari usulü eritin.(ikisinide ayri ayri eritin) Kestiğiniz dilimlerin üzerine şeritler halinde gezdirin.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Uyandıran Mim


Adana'ya dönmüş, hatta blogumun görüntüsünde yenilik yapmış olsam da henüz kendime gelemedim. Sıcağın mı yoksa hala tatil modundan çıkamamış olmanın etkisinden midir bilmem; bir türlü elim varıp da yeni bir şeyler yazamadım. Ki ben her gün yeni bir post yayınlardım, hey gidi günler heeey, yaşlandım sanırım =) Aslında buralardayım; blogları geziyor, okuyor, yorum bırakıyorum. Bu arada yeri gelmişken belirteyim; yorum kısmı ayrı bir pencerede açıl-mayan, yazının alt kısmında "bir profil seçin" diyerek yorum bırakılan  bloglara yorum yazamıyorum. Bu problem herkeste mi var ve bu sorunun bir çözümü var mı acaba? =(
Üzerimdeki uyuşukluğu yolladığı mim ile atmama ve uyanmama yardımcı olan Umut Sepeti blogunun yazarı Zeliha'cığıma teşekkür ederim =) Kendisinin de dediği gibi hatırlanmak çok güzel.
Bazen mim cevaplamak işkence gibi gelse de bu mim sakin ruh halime rast geldi =) Kova burcu kadını işte kimi zaman dengesiz, çoğu zaman kuralcı, genelde planlı, titiz, sinirlenmeye meyili çok, yalnız kalmayı kafa dinlemeyi, gülmeyi, espirileri, şaka yapmayı seven acayip bir tür işte =) Şimdi kova burcu olup da "Aaa ben hiç öyle değilim canım" diyeniniz olabilir, yükseleninize bakın siz cicim =)
Konuyu çok dağıttım, Zeliha'nın yolladığı mim Bloglarla alakalı, cevaplayayım:
İlk düzenli okuduğunuz blog?
İlk zamanlarda Cafe Fernando ve LaCheen sürekli takipte olduğum bloglardı.

Sanal alemden tanışıp görüştüğünüz Blogger'lar;
Ne yazık ki yok, İstanbul'daki blog yazarlarının bir araya gelip güzel sohbetler yaptığı, harika fotoğraflar çektiği, kimi zaman nefis yemekler yedikleri buluşmalara çok imreniyorum. Ancak Adana'daki blog yazarları sayısı ya da benim tanıyabildiklerim az.

Blog dünyasına adım attığınızda,gökyüzündeki yıldız kadar parlak gelen,asla onun gibi olamam diye düşündüğünüz Blogger'lar;
Hmm, öyle bir amaçla blog yazmaya başlamadığım için bu soruya yanıt veremeyeceğim.

Kendinize yakın bulduğunuz Blogger'lar;
Deli Anne, Sezobigo, LaVieEnRose, Limon Çiçekleri, Mia Wallace, Çılgın Mevdoş, İkiz Annesi, Elifin Elizi, İçimizdeki Karnaval, Funda Ceyhan, Pembesinti, Gönül'ün Dünyası, Noblesse, Cafe NoHut, Hasretli Lezzetler,Cafe Pepela, Özlemce

Moda blogları arasında sevdiğiniz Bloglar;
Moda Çıkmazı, Modafobik, Fashionbypride, salıncakta iki kişi, yeliz'in dünyası,

Yazılarını okurken keyiflendiğiniz Blogger'lar;
Kendime yakın bulduğum tüm bloggerlar

Sürekli sayfasını açtığınız,okuyup yorum bırakmadan çıktığınız Blogger'lar;
Takipçisi olduğum bloglardan yazılarını okuduktan sonra yorum bırakmadan çıkmıyorum. Ancak bu aralar blogspot sorunundan dolayı istediğim halde yorum yollayamadıklarım var =(

'Blogger' dediğiniz an aklınıza ilk gelen isimleri yazıyoruz ,burda link vermiyoruz,aklınıza gelenleri patır patır yazıyoruz sadece. Bakalım kimler aklımıza yer etmiş ve nicklerini ezberlemişiz.
Deli Anne, Sezobigo, LaVieEnRose, Limon Çiçekleri, Mia Wallace, Çılgın Mevdoş, İkiz Annesi, Elifin Elizi, İçimizdeki Karnaval, Funda Ceyhan, Pembesinti, Gönül'ün Dünyası, Noblesse, Cafe NoHut, Hasretli Lezzetler, Çatı Katı, Vişne Tadında, Sesi-Yorum, LaCheen, Cafe Fernando, Cafe Pepela
Bu mim'i yazımda adı geçen tüm bloggerlara yolluyorum =)

9 Eylül 2011 Cuma

Boş Zamanda

  Eviiiiiiim evim güzel evim =) Sıcak da olsa Adana'ya dönmek; evime, odama, bilgisayarıma ve dolayısı ile sizlere kavuşmak süper, hoşbulduuum =) Gelir gelmez de Blogger'ın sürprizi ile karşılaştım, kontrol panelinin yeni görüntüsü çok kullanışlı ve güzel olmuş, beğendimmm =)
  Hazırlıklar yapılıyor, götürülen eşyaları toparlıyoruz, getirilecek olanlar,valizler vs derken sürekli saate baktığımdan da olsa gerek sanki zaman durmuş gibiydi, yola çıkana dek yerimde duramadım. Yaylamıza dair fotoğrafları paylaşmıştım; telefonlar dahi zor çekiyor, belli bir süre internet ve bilgisayar vardı ki Ramazan Ayı'nda da buradan bir şeyler paylaşabildim, bloglarınızı gezebildim. Ancak bayram sonrasında; telefon, bilgisayar, televizyon vs hiç birini kullanamadık. Teknolojiye dair tek şey; buzdolabı ve saç kurutma makinasıydı =)
   Hal böyle olunca, zaman geçireceğim, oyalanacağım uğraşlar aradım. Buyrun bakalım neler yapmışım;

Bahçemizde yetiştirdiğimiz; naneler, maydanozlar,rokalar, fasulyeler, domatesler, ıspanaklar, marullar, tereler, turplar, soğanlar ve sarımsaklardan daha önce bahsetmiştim. İşte o güzelliklere yenileri eklendi ben de fotoğrafladım. Kabaklaaaar =) Çiçeklerinden bir kaç tanesini kabak çiçeği dolması yaptı annem, kalanlardan da böyle şirin şeyler oldu =)

Süs biberleriiiii; of of çok acı, cısss! Çocukken bu biberlerin tatlı olduğunu ve bu denli acı olabileceklerini düşünmezdim, süs biberi, bu ismi duyan bir çocuk başka ne düşünebilir ki =)

Çeşit çeşit biber vardı ancak bana en sevimli görüneni (özellikle de tombul olanı), patlıcanı andıran bu biberler oldu. Tabi mor rengin bu tonuna olan beğenimin etkisini de söylemem gerek =)  Ama bakmayın böyle şirin göründüklerine, acı yemeye dayanıklı bir bünyeniz yoksa uzak durun =)

Renk renk çeşit çeşit =)

Eee bu biberlerden en güzel ne olur? Tabi ki turşu =) İçerisinde domates ve biber yaprakları (iple bağlı olanlar) da var. Daha önce biber yapraklarından turşu yapıldığını duymamıştım, rahmetli anneannem yaparmış ...

En eğlenceli günlerden birisi ise keçi ağılına süt sağmaya gidilen gün olmuştu.  Hayatımda ilk defa keçi sağdım aslında sağmaya çalıştım =) Bu işi sürekli yapanlara bakınca "Aaa ne var ki çok kolaymış ben de yapabilirim." dedik ama olmadı. Onlar 10 dakikada bir kovayı doldururken ben o süre içerisinde keçinin biciklerini nasıl tutup sıkarsam süt geleceğini bile çözemedim =) Hahaha bu arada yaylada keçi memelerine bicik diyorlar =) Ağıla öyle herkes de yaklaşamıyor. Daha arada 10 - 15 metre yer varken kokumuzu alıp gelen 4 adet iri kıyım köpek karşıladı bizi. Yanımızda alışık olduğu kişiler olmasaymış kesinlikle saldırırlarmış!
Binbir güçlüğü aşıp =) sonunda ağıla ulaştığımızda bu kadar güleceğimi tahmin etmiyordum. Çitin dışındayken gayet kendi halinde görünen keçiler, biz içeriye girer girmez kafalarını aynı anda olduğumuz yöne çevirip geviş getirmeyi bıraktı ve gözlerini kısarak "Hey kim bu yabancılar1" der gibi baktılar. Şaka şaka, göz kısmadılar ama pek bir meraklı baktılar.
Keçiler tuz ve biberden oluşan karışımı çok seviyormuş, sağılma zamanı bu karışımı keçileri çağırmak için kullanıyorlarmış. Daha önceki şu yazımdan hatırlayacağınız Yunus da o gün bize eşlik etmişti.

Hahaha =) Şu haline bakar mısınız yaaa, saniyelik bir anda yakaladım bu pozu, şekerlik yapıyor kendince oyunlar çıkarıp eğleniyordu =) Yunus'un keçi sağımındaki görevi; tuzlu biberli karışımı küçük bir torbaya koyup keçileri kandırarak, sağacak olan kişiye getirmek. Gerçi keçiler karışımın olduğu torbayı gördüğü anda bile zaten harekete geçiyor ama olsun =) İçlerinden bir tanesi de kafayı Yunus'a takmış, torbayı gördüğü anda peşinden hiç ayrılmıyor ve sürekli bağırıyor, tüm karışımı kendisi yemek istiyordu =) İzlemeye değer komik anlardan birisiydi, Yunus keçiyi itekliyor,azarlıyor, bağırıyor; keçi de sanki karşılık veririr gibi hem kovalıyor hem bağırıyordu =)
Bu arada sağılan keçi sütlerinden yoğurt yaptık ama ben alışkın olmadığım için kokusundan etkilenip pek yiyemedim. Sonrasında biraz okudum, araştırdım ve öğrendim ki pek bir faydalıymış keçi sütü ve ürünleri. Hatta inek sütünde olduğu gibi bakteri taşımaz insanı hasta etmezmiş, inek sütüne alerjisi olan kişiler bu sütte aynı alerjiyi yaşamazmış, daha neleeer neleeer. Neyse ki Adana'ya dönerken biraz getirmiştk keçi sütünden, yine yoğurt yaptık, bu defa yemek gerek değil mi =)

Hmmm başka neler yaptım, fırın olmadığı için her zamanki gibi kuzineli sobada kahvaltı için atıştırmalıklar pişirdim. Ve mayalı puf ekmeklerin nasıl yapılabileceğini de deneme yanılma yoluyla çözdüm, aferin bana di mi =)

Daha başkaaa, ormanda gezintiye çıktım değişik taşlar gördüm, içlerinden bir tanesini çok beğendim yanıma aldım. Çok araştırdım ama bu taşın ne olduğunu bulamadım. Eğer sizin bu konuda bir bilginiz varsa benimle paylaşır mısınız?