Rize'de Şahin Tepesi, çarşı ve Botanik gezintisinden sonra merkezde yanyana bulunan Çaykur Çay Müzesini ve Rize Müzesini (Sarı Ev) de görmeyi ihmal etmedik. Ayrıntılı fotoğraflara, çekime izin verilmediği için yer veremiyorum, fakat kesinlikle giderseniz es geçmemeniz gereken yerlerdendir.
Eski Rize evlerinde gelin odası.
Karadeniz'deki 3.günümüzde Ayder Yaylasına gitmeyi planlamıştık, Fatoş (nişanlımın kız kardeşi) daha önce gittiği için yolu biliyordu. Bu nedenle de tura katılmaktansa araç kiralayıp dilediğimiz şekilde rahatça gezmek istedik. Aslında Ayder'e gidişte kendi aracımız olmasını güzel ve müsait bir yer bulduğumuzda piknik yapmayı istememiz de nedenler arasındaydı. Ancak araç kiralamak Çayeli'nde pek kolay olmadı, sezon yoğunluğu nedeni ile araç kalmamıştı. Biz de Rize merkeze gidip gezdikten sonra, gerçekten çok ilgili ve yardımcı olan RİZE EZGİ TURİZM ile görüşüp, hoş sohbet eşliğindeki kısa bir bekleyişten sonra tertemiz ve konforlu aracımıza kavuştuk.
Rize Ezgi Turizm, sitesini de incelediğinizde her türlü tur, seyahat,organizasyon ve araç kiralamada da yardımcı olduklarını görebilir, ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Gezi planımızı daha önceden yaptığımız ve tur günleri hem planımıza hem de kısıtlı tatil günümüze uymadığı için Rize Ezgi Turizm 'den yalnızca araç kiralamıştık. Buna rağmen görmemiz, gitmemiz gereken yerleri tek tek anlatıp bizi aydınlattıkları için tekrar teşekkür ediyorum.
Ve Rize Ezgi Turizm'den kiraladığımız araç ile ertasi gün erkenden Ayder yollarına koyulduk. Çayeli'nden yola çıkıp Pazar ileçesinden geçerken piknik için gerekli alışverişimizi de yaptıktan sonra araçta bulduğumuz cd'deki eğlenceli Karadeniz şarkıları ile yolun ve manzaranın tadını çıkardık. Gittiğimiz yerlerde yol boyunca bize hep, beyaz köpükleri ile gelinleri andıran, ışıl ışıl akan dereleri eşlik etti Karadeniz'in. Adana gibi karışık, yorucu ,sıcak ve kalabalık bir şehirden çıkıp böyle cennet misali diyarları görünce ilerlediğimiz her bir metrede daha bir hayranlıkla bakar olduk çevremize.
Ayder Yaylasına gittiğinizde araç ve insan miktarının fazla olduğu yerde gezmekle kalmayın sakın. Elinizden gelebiliyorsa yolu takip edin ve gidebildiğiniz kadar yukarılara gidin ki asıl saklı güzellikleri görebilesiniz.
Öyle ki döndüğünüz her virajda dağdaki ağaçlar ve kayalar arasından akan suların yolunuzu aşıp sanki özgürlüğe aktığını görebilesiniz. Sözler yetmez efendim, yukarıdaki fotoğrafı araçta seyir halinde iken çektim; o, size en güzel şekilde tasvir edecektir kendini.
Piknik sonrasında fotoğraflarda bolca görmeye alışık olduğumuz meydan kısmına indik Ayder'in. Eğimli yamaçta çimenler üzerine oturup karşımızdaki dağı, ormanı ve akan dereleri izleyip sohbet ettik. Böyle bir güzellik böyle bir huzur olamaz dedirtecek şekildeydi herşey. Daha gideceğimiz yerler var , Ayder'e doyum olmaz diyip koyulduk yeniden yola.
Piknikte yaptığımız mangal sefası sonrasında demli bir çay güzel olur diyip yolumuz üzerindeki bir yerde mola verdik. Dönüş sırasında sol tarafa baktığınızda kocaman bir salıncakta sallanan birilerini görürseniz bahsettiğim yeri bulmuşsunuz demektir. Ne yazık ki bu tesisin adını not etmemişim
=(
Ancak kendi elektriğini çevresinden akan sudan kendisi üreten ve alabalık yetiştiren bir yerdi. Hatta içinde mısır unu çeken bir değirmen vardı,mısır unumuzu da buradan almış olduk biz de.
Zil Kale yolundaki 1696 yapımlı Şenyuva Köprüsü. [ nişanlım ve ben =) ]
Dönüş yolunda Rize Ezgi Turizm'de tavsiye etmeseler gitmeyi düşünemeyeceğimiz bir yere daha uğradık. İyi ki de tavsiyelerini dinlemişiz. Biraz dar ve tehlikeli bir yol sonrasında bizi aşağıdaki fotoğrafta görebileceğiniz harika bir manzara karşıladı Zil Kale. Yüksek bir yamaçta, vadiyi ve Fırtına Deresi'ni görecek şekilde inşaa edilmiş. Nasıl yapılmış, nasıl gidilmiş, nasıl yaşanılmış burada diyor insan. Mutlaka gidip görün.
Kale çamlıhemşin ilçesinin 15 km güneyinde yeralıyor. 13.yy'da Kommenoslar döneminde yapılmış ve 15.yy'da Trabzon imparatorluğunca kullanılmış. Osmanlı İmparatorluğu bölgeyi fethettikten sonra da ipek Yolu üzerinde olan bu kaleyi 30 askerle hem güvenlik hem de kontrol için kullanmış.
Zil Kale sonrasında ertesi güne zinde olabilmek için dönüş yoluna koyulduk. Devamını merak edenleri, yarın yine blogumu okumaya davet ediyorum =)
Canım benim ne güzel anlatmışsın,hayranlıkla okuyup baktım fotolara..bizde bu yıl kısmetse bir batı karadeniz yapmak istiyoruz ama en çok görmek istediğim tabiiki doğu karadeniz.Yüreğine sağlık.Yarınki yazını merakla bekliyorum..
YanıtlaSilyeşilin tonu ne kadar da güzel.....
YanıtlaSilGiresunlu olarak gitmediğim için kendimi kınıyorum.Artık oğluşlarım büyüdüğünde inşallah.Fotograflar harika...
YanıtlaSilİçimde hep karadenizi turlama isteği var,bakalım ne zamana kısmet olacak.
YanıtlaSilHarika anlatımınla gitmiş kadar oldum,yüreğine sağlık canım.
Sevgiler...
Mekilacimm sen cennete dusmussun dönme anam buralara .ay ay ay yani cennet vatanım benim uy uy uy daa :))
YanıtlaSilBir süre sonra okumayı unuttum, kelimeler kifayetsiz kalmış arkadaşım (^_-) Bu ne güzel mekanlardır, bu ne yeşillerdir.. Yeşilin yeşili bile bir başka canlı çıkmış. Vatanım Cannetmiş şimdi inandım.. Hay Allah senden razı olsun gözümüzü gönlümüzü şenlendirdin.. Eline, makinene sağlık Mekilacım.. (^_^)
YanıtlaSillimon çiçekleri: doğu karadeniz i kesinlikle görmelisiniz canım gezi listenize ekleyin mutlaka =)
YanıtlaSilada ve deniz: kesinlikle büyülüyor
sevtap: inşallah canım mutlaka git gör
sevalce lezzetler: inşallah en ısa zamanda gidip görürsün canım , teşekkürler
lucia: thank you so much, yes ofcourse =)
tatlı cadı:kesinlikle öyle hatta gezerken fotoğraf mak. elimde ama ben manzarayı izlemekten foto. çekmeyi unutmuşum